Hava buz… Derece olarak bilemem ama parmak uçlarımda kesilir gibi bir sızı uyandırdığı kesin. Hava buz… Kuru ayazın etkisiyle gözlerim doluyor, gözkapaklarım bile buz tutmuş kımıldayamıyor. Hava buz… Aylardan aralık, ben sokaktayım. Hava buz… Saat gecenin bir yarısı…
Aslında gündüz saatlerinde hava daha sıcak ama herkes çöpünü akşam çıkartıyor. Bana da bunları gece deşmek kalıyor. İçinden kâğıt, cam, plastik, metal geri dönüşecek ne varsa topluyorum. Bunlar ayrı atılmışsa ne ala. Nasırlı ve kirlenmiş ellerimde ufak bir sevinç oluşuyor o zamanlar. Parmaklar şaklıyor. Eller çırpılıyor. Bu inceliği yapan vatandaş alkışlanıyor.
En işlek cadde üzerindeyim. Büro ve esnaf dolu bir cadde burası. Burada geri dönüşecek çok atık olur. Bir de yüksek apartmanlar… Bazen eski oyuncaklar veya küçülmüş bebek çocuk kıyafetleri buluyorum. Tabii onları evdeki veletlere götürüyorum. Kardeşlerime… Öyle çok seviniyorlar ki! Sanki dünya hızla gözbebeklerinde dönüyor. O vakitler, bir çocuk mutluluğunun sahip olunacak en büyük zenginlik olduğunu hissederek kalbimden gelen ve dudaklarıma sakince ilişen bir gülümsemeyle evrene bir şükran sunuyorum. Gülüşlerin ısıttığı bir gecede yeni bulduklarıma ve birbirimize sarılarak uyuyoruz. Bazen kendim için de seviniyorum. Mesela bir gün hiç unutmuyorum kalınca ve hiç giyilmemiş bir gocuk buldum. Hala üzerimde bütün kış hiç çıkartmam. Hava buz ama benim gocuğum var. Mehmet ne yapsın onun üzerinde incecik bir kot mont. Donarak ölecek bir gün. Tövbe tövbe…
Mehmet benim ortak. Birlikte toplarız bu caddeyi. Bitmez yoksa sabah kadar… Benden beş yaş küçük. Kardeşim gibi o da. Ben alışkınım zaten kardeşim olmasına. Hayatı ve kazandığımı birileriyle paylaşmasam olmaz.
Hava buz… Dayanabildiğimiz kadar bu soğuğa işimize yarayacakları topluyoruz Ne kadar çok, o kadar iyi. Bölüşüyoruz nihayetinde; parayı da, kaderi de, kederi de… Bir de kardeşler var tabi… Annemi, babamı bilmedim hiç, ama ben ağabeydim. Herkese ve her şeye yeten, yetmez zorunda olan bir ağabey. Severler kardeşlerim de beni, hem sevmesinler de ne yapsınlar. Bu soğukta hala sokaktayım. Hava buz…
Soğuğu biraz sızdıran ayakkabılarımın içindeki parmaklarım üzerinde yürüdüğü buzların soğuğuyla uyuştuğunda Mehmet’e seslendim. Artık eve gitme vaktiydi. Sobada biraz su ısıtıp ayaklarımı çözmeli, ertesi gün için dinlendirmeliydim. Kolay değil tabi sabah erken kalk topladıklarını sat, sonra yine başla toplamaya. Önce ara sokaklardan başlayarak bütün mahalleyi. Topla babam topla. Biter mi koca şehrin atığı. Geri dönüşüm atığı hem de. Geri dönüşümün ne olduğunu öğrenmeden önce beğendiğim her şeyi topladım ama satarken zorluk çıkartan Hasan Efendi sayesinde biraz da aç kalınca mecburen ayırmayı öğrendim. Bende geri dönüşmek istiyordum. Geri dönmek, çocukluğuma belki de bu dünyaya hiç gelemeden önceki yaşadığım ya da hiç yaşamadığım o yere… Hava buz… Bir an önce gitmeliydik artık. Mehmet’e yine seslendim beyaz ama kirden griye dönmüş çuval arabasını görmeme rağmen Mehmet’ten ses çıkmadı. O gün çok yorgundu Mehmet, doğru düzgün bir şey de yememişti, olacağı buydu. İncecik kot montuyla tir tir titriyordu. Onun sıcaklığı üzerine yattığı buzları eritirken buzların bütün soğuğu vücuduna işlemişti. Montumu çıkardım sarıldım. Birlikte donmaya başladık. Hava buz… Eksi bilmem kaç derecede… Gecenin de bilmem kaçı… Hiçbir şey bilmemenin ayrı bir rahatlığı oluyor bazen… Sokak lambalarının cılız ışığından başka bir ışık yok. Terkedilmiş gibi şimdi şehir. Hava buz… Kimse yok. Tabi herkes sıcacık evinde, pencereden bile bakmıyor soğuk havaya. Bağırsam serseri zannedeler polis falan çağırırlar şimdi, al başına belayı. Sesim çıkmıyor. Mehmet’e sarılıyorum. Birlikte titriyoruz.
Hava buz… Çöp kamyonu geldi, yanaştı. Saat beşi geçmiş olmalı. Bizi çöp sandı haliyle ama herhalde titrememden anladı. Buldu bizi. Sevinçle Mehmet’i dürttüm ama Mehmet artık titremiyordu. Gözlerimden yaş damlayıp havada dondu. Bir küçük tuzlu buz damlası olarak Mehmet’in göğsüne düştü. O küçük buzu eritecek kadar bile sıcak değildi artık Mehmet. Anlamakla inanmak arasında kalan aklıma ellerim durmadan vuruyor ama inanmam mümkün olmuyordu. Gelen ambulansın acı siren sesiyle kalbime saplanan sancı inanmamı sağladı. Artık ortağım yoktu, paylaşmayacaktım da kazandığımız üç kuruşu. Daha çok üşüyecektim yalnızca. Gece daha çok çöp toplamaktan değil, yalnızlıktan… Hava buz… Geri dönmüyor Mehmet. Hava buz… Geri dönmeyecek hayat…
- Havanın Geri Dönüşümü - 12 Ocak 2021
- Rüya - 9 Mayıs 2020