Yazar: 19:55 Röportaj

Bir Yazar – Beş Soru: Bayram Taşkın

Bayram S. Taşkın kimdir?

1979 yılında Ürgüp’te dünyaya geldim. İlk ve ortaöğrenimimi Nevşehir’de tamamladım. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldum. Aynı yıl Cide/ Kastamonu’da başladığım öğretmenlik mesleğini 2004 yılından beri Nevşehir’de devam ettirmekteyim. Hafıza isimli ilk romanım 2021’de, ikinci romanım Unutulmuş Zamanların Hikâyesi ise geçtiğimiz ocak ayında okurla buluştu. Ayrıca Edebiyathaber, Microskope, Heceöykü, İshak Edebiyat dergilerinde öykülerim yayımlandı.  

Unutulmuş Zamanların Hikâyesi isimli romanı neden yayımladınız?

Yıllar önce kaleme aldığım, pandemide evde dört duvar arasında kalınca can sıkıntımı gidermek için yeniden kurgulayıp yazdığım Hafıza isimli roman dosyamın, 2021 yılında Kültür Bakanlığı’nın ilk eser teşvikini kazanarak Edebiyatist Yayınevi’nden yayımlanması beni yazmak konusunda epey cesaretlendirdi. Dergilere gönderdiğim öykülerim de birer ikişer yayımlanınca kendime ve etrafımdakilere, “Galiba oluyor,” dedim. E, işler bu raddeye gelmiş ve ben iyiden iyiye umutlanmışken yirmi yıl öncesine -başladığım yere- tekrar dönemez, sadece kendim için yazıp yazdıklarımı bilgisayarıma hapsedemezdim. Devam etmeli; bilinmek, görünmek adına çabalamalıydım. Unutulmaz Zamanların Hikâyesi’ni yayımlatmam bu çabanın bir parçası yalnızca. Başkaca bir amacım yok.

Neden okuyorsunuz?

Bu soruyu bana sekiz on sene önce sormuş olsaydınız, size yüksek sesle okuduğum kitabı merakla dinleyen babaannemin gözlerindeki ışıktan, gölgesine oturduğu dut ağacına sırtını yaslayıp, heceleyerek dini kitaplar okumaya çalışan dedemden, sülalemizin ilk lise mezunu ferdi olan dayımın kitaplığından, edebiyat öğretmenimden… bahsedip okuma alışkanlığını küçük yaşlarda edindiğimi, bu sebeple okumanın benim için su içmek, yemek yemek kadar doğal bir şey olduğunu söyler, bana kattıklarını uzun uzun açıklardım. Ama şimdi cevabım çok kısa olacak: Daha iyi yazabilmek için okuyorum.

Neden yazıyorsunuz?

Haddizatında yazmak gayet konforsuz, meşakkatli ve yorucu bir uğraş. Fakat ben, yazının bana verdiği bu yorgunluğu seviyorum. Yazmadığımda önemli bir sorumluluğumu yerine getirmemişim gibi hissediyorum. Üstelik zihnim, film izlerken, kitap okurken, araba kullanırken, sokakta yürürken, yatağıma uzandığımda… Karşıma birtakım roman karamanları çıkararak beni meraklandırıyor. İşte bu, onların başını sonunu bilmediğim hikâyelerine duyduğum kuvvetli merak ve içimdeki anlatma dürtüsü beni oturtuyor bilgisayar başına. Aynı merak duygusu çocukken de beni kimi zaman babaannemin, kimi zaman annemin dizinin dibine oturtur, onlara masallar ve gerçek insan hikâyeleri anlattırmama sebep olurdu. 

Hayatın amacı sizce ne olmalı?

Var olmak olmalı. Bu da ancak maddi bir beklenti içine girmeden, sadece ruhumuza iyi geldiği için yapacağımız üretimle mümkün bana göre. Hayatımızı idame ettirmek için yaptığımız işlerin haricinde ürettiğimiz her eser bizi var eder, ruhumuzu sağaltır. Eserimizin büyük kitleler tarafından kıymetli ve biricik görülmesi de gerekmiyor üstelik. Kendimiz ve sevdiklerimiz için kıymetli ve anlamlı olsun yeter. Bu bağlamda düşünüldüğünde evimizin önüne dikeceğimiz bir fidan bile bizi var edecektir.

Latest posts by Mahal Edebiyat Sanat (see all)
Visited 93 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version