Yazar: 11:09 Deneme

Minimal/ist

Adını tam olarak bilmediğim ya da anımsayamadığım bir yazar, “Kendinize yapabileceğiniz en büyük beş iyilik” adlı kısa metninin ilk sırasına, “basit yaşamak” ifadesini yerleştirmişti. Zihne bu ifadenin tasavvuru çok basit geliyor, değil mi?

Beşer doğmuş ve insan olmaya/kalmaya çalısan birey, kendine iyilik yapmak istiyorsa, ilk önce “basit yaşamak” ifadesini içselleştirmeyle başlayabilir; velev ki kendine bir ya da birçok güzellik yapmak niyetindeyse.

Başlığın da çağrıştırdığı gibi “basit yasamak” ile “minimalist” olmanın arasında sarsılmaz bir bağ vardır. İnsanlık ailesi/milleti olarak, sürekli tüketmeye teşvik eden ve tükettiği oranda toplumda benlik ve kişiliğiyle yer edinebileceği mesajını empoze eden ortak bir tüketim kültürüne sahibiz. Bu kültürün artıları olduğu kadar eksileri de mevcut: “Hümanizm” ve “Minimalizm” gibi akımlar, bu kültürün ürünleri. Özellikle “Z Kuşağı” diye nitelendirdiğimiz genç nesil arasında da oldukça popüler.

Peki, minimalist bir yaşamı tercih etmek, ne demek? Günlük rutinimizde işimizi gören/kolaylaştıran gerek elektronik gerek bilumum malzemelerin asgariliği mi? Olabilir! Nihayetinde ismi-cismi önemli olmayan “Ama çok şeker!”, diyerek temel ihtiyaç harici aldığımız her yeni ürün, dünya üzerinde istisnasız bütün canlıların istifadesine sunulmuş doğal kaynakların, biraz daha azalmasına sebep oluyor. Dönen çarkın hızına olan katkımızı hesap edebilmek bile imkansıza yakın çünkü çok hızlı tüketiyoruz! Bu bağlamda zamanın ve enerjimizin tükenmesi de; kesemizin dibini görmek de çok hızlı gerçekleşiyor. Çok tüketiyor ve çok hızlı tükeniyoruz! Biri bizi gözetliyor gibi biri/leri bizi yani algılarımızı yönetiyor desek, abartmış olmayız. Evet, algılarımızla oynanıyor; tarzımız belirleniyor; cümle alemdeki her canlıya farklı renklerde bahşedilen mizaçlarımız değişiyor, değiştiriliyor. Zaten, kör teslimiyetçi bir potansiyele sahibiz. Kainat içinde, yaratılmış bütün varlıklar arasında, matuf olmaya da en müsait canlılarız. Sahibi olmadığımız şeye sahip olma temayülümüz de oldukça yüksek. Üstelik, taklit etmek ve kayıtsız şartsız bağlanmak da en büyük meziyetlerimizden! Çok mu karamsar oldu?

Çok uzak değil, bundan yirmi otuz sene önceki tüketim alışkanlıklarına göz atabiliriz. Eskilerin, “azıcık aşım, kaygısız başım” sözü, öylesine söylenmiş olamaz. Sonuçta bizler, “Yiyiniz içiniz, ama israf etmeyiniz” ayetinin muhataplarıyız. Sözünde de, işinde de tutarlı olan bireylerin oluşturduğu, sosyal bir duyarlılığa sahip, fütursuzca tüketen ve tükenen değil, insani değerlere yatırım yapan ve bu doğrultuda toplumda aktif birer katılımcı olmaya önem veren bir medeniyetin devamıyız.

Öncelikle insani ve sonra sosyal bir bilinç kazanmak ve ufkumuzun genişlemesi adına kendimize daha çok iyilikler yapmalı: Hazır kalıplardan soyutlanmalı, bütün dogmalardan arınmaya calışılmalı ve buna ilk önce yaşantımızı basitleştirerek başlamalı. Siz buna ister “basit yaşamak”, deyin ister “minimalist”…

Basit, sade ve doğal olabilir insan; gösterişsiz, ilgi çekmeye gönlü olmayan bir yaşamı da olabilir.

Kısaca “itidalli olunuz efendim” diyor yazar.

Latest posts by Neslihan Aktaş (see all)
Visited 16 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version