Yazar: 12:00 bi' onluk, Kitap

Martin Eden’dan 10 Alıntı

Jack London’ın Martin’i kurgularken kendi hayatından yola çıkması, yer yer kendini Martin ile eşleştirmesi bu kitabı değerli kılan noktalardan biri. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Levent Cinemre çevirisinden okumanın ayrıcalığını yaşadım. Okuyacak olanlarla öncelikle tavsiyem bu basımı almaları. Cinemre’nin metne eklediği son notlar çok değerli. Yazarın hayatı ile Martin’in hayatının benzerlikleri, farklılıkları, karakterlerin London’ın hayatında aslında kim olduğu, adı geçen yazarların hayatı ve eserleri hakkında çok yerinde ve doyurucu bilgiler içeriyor. Okurken bu notlara bakmak tabii ki okuyucuya kalmış Cinemre’nin de dediği gibi ama bu notların benim okumamı çok zenginleştirdiğini söylemeyelim.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları on üçüncü basımdan altını çizdiğim satırlar sizlerle. Keyifli okumalar.

Mektubunu okuyan arkadaşına doğru bakınca sehpanın üzerindeki kitapları gördü. Açlıktan midesi kazınan birinin yiyecek gördüğü anda gözleri nasıl arzuyla dolarsa, onun da gözleri öyle şevkle, istekle parladı. İçgüdüsel bir adım ve omuzlarının bir sağa, bir sola yalpalaması, onu sehpanın yanına getirdi; kitaplara şefkatle dokunmaya başladı. Başlıklarına, yazarlarının isimlerine baktı, açıp biraz okudu, gözleri ve elleriyle ciltlerini okşadı; hatta kendisinin okumuş olduğu bir kitap gördü aralarında. (syf. 5)

Gözlerini kapayıp aklına on bin kitabın görüntüsünü getirdi. Bütün güç kitaplardaydı. (syf. 53)

Onun ruhunun aynası olan gözlerde, kendi özünün de emaresini görmüştü. (syf. 63)

Bütün çocukluğu ve gençliği boyunca belirsiz bir huzursuzluğun sıkıntısını çekmiş, ne istediğini hiç bilememişti. Ruth’a rastlayana kadar ne olduğunu anlayamadan boşu boşuna arayıp durduğu bir şey istemişti hep. Şimdiyse bu huzursuzluğu çok daha keskinleşmiş ve acı vermeye başlamıştı, ama artık ne istediğini açık ve net olarak biliyordu: Güzelliğe, aydın bir bilince ve aşka sahip olmak istiyordu. (syf. 78)

İnsan denilen yaratığın zihninde yer etmiş olan; kendi renginin, inancının ve siyasetinin en doğrusu, en iyisi olduğuna ve dünyanın dört bir yanına dağılmış diğer tüm insanların kendisinden daha talihsiz konumlara sahip olduğuna inanmasını sağlayan o yaygın dar görüşlülük, Ruth’da da vardı. (syf. 86)

Bilgi, bana bir harita odası gibi geliyor. Kütüphaneye her gidişimde bunu düşünür etkilenirim. Öğretmenlerin rolü, çocuklara harita odasının içinde ne olduğunu sistemli biçimde öğretmek. Öğretmen harita odasındaki rehberdir, hepsi o. (syf. 103)

İçimde söylemek istediğim çok şey var sanki. Çok büyük şeyler. Bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen öyle geliyor ki bütün dünya, bütün hayat, her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum… ama anlatamıyorum… (syf. 139) 

Çoğunluk onu beğeniyor veya beğenilmesi gerektiğine inanıyor diye, benim de beğenmemi gerektirmez. Hoşlandığım ya da hoşlanmadığım şeylerde modayı takip edecek değilim. (syf. 228)

Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım. “Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer olur.” (syf. 367)

Parası olduğu için seviliyor olmalıydı. Toplum insanın değerini böyle ölçüyordu. (syf. 440)

Visited 553 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version