Tahmin etmiştim, karşı sitenin kapıcısını apar topar işten çıkardıklarında. Altı numaradan Nimet Hanım selamı sabahı kesince anlamıştım, konduramamıştım sadece. Kolay mı İsmet Bey, ömrümüzü verdik, gözümüzü burada açtık. İşte şu kapıdan girdiğimde genç delikanlıydım, taşı sıksam suyunu çıkarırım sanırdım, şimdi posamız kaldı geride. O vakitte liradan altı sıfır atılmamış, oğlanlar doğmamıştı, hanım henüz sağdı. Yalnız büyük kız vardı, o da şuncacık bebeydi, ana kucağındaydı. Büyüdü, serpildi de istemeye geldiler geçenlerde. Söz kestik, yaza düğün dedik kısmetse. Gerçi ben bu evden gelin çıksın isterdim, eli elimde, adım adım tırmansın şu merdivenleri. Neyse, sağlık olsun diyelim.
Yani yanlış anlamayın sizin için de kolay değil. “Alışmış kudurmuştan beterdir,” derdi rahmetli nenem, alışmıştık birbirimize. Nereden baksan yirmi iki sene İsmet Bey, yirmi iki sene bir ömür. Düşünsenize, yirmi iki senede bir insan neler neler görür. Ne komşular ne yöneticiler ne dedikodular. Mesela, sizden bey olmasın bir beyefendi vardı beş veya altı sene önce. Siz henüz taşınmamıştınız, hatırlamazsınız. Nemrut gibi bir şeydi, eski asker. Üç günde kışlaya çevirmişti bütün apartmanı, bir içtimaya çıkarmadığı kalmıştı. Meğer aidatları zimmetine geçirirmiş. Allah’ın işi bu ya, bir sabah polis dayandı kapısına da öyle öğrendik. Öğrendik dediğime de bakmayın, yalnız ben bilirim işin aslını astarını. Başka kimsecikler bilmez bunu bu apartmanda, anlatmam da. Yoksa kapıcı kısmının kulağı deliktir, bilir hangi hanede ne olup bittiğini. Mesela Nimet Hanım’ın küçük oğlan okula diye çıkar her sabah, soluğu oyun salonunda alır. Nimet Hanım bilmez bile ama ben bilirim veya sizin alt komşu, Aytekin Bey. Öyle beyefendi gibi durduğuna bakmayın, beş para etmez. Geçenlerde bir konuda ters düşmüşler hanımıyla, sesleri yankılanıyordu apartmanda ama nasıl, küfür kıyamet. Koştum dayandım da kapılarına, zor kurtardım kadıncağızı elinden. Şimdi ben demesem haberiniz olmazdı bu hadiseden, olmasın da. Kapıcı varken apartman yöneticisi koşmaz ya kavga ayırmaya, herkes işinde gerek.
Diyeceğim o ki İsmet Bey, bunca yıl bu apartman için çalışıp çabaladıktan sonra öylece çekip gitmek beni üzer, üzmez değil. Yalnız, tek üzülen ben olmazmışım gibi geliyor bana. Demek istediğim, beni göndermekle sadece bir kapıcı yitirmiş olmayacaksınız. Karar sizin pek tabii, karşı çıkmak da haddim değil, haşa. Kimin yeri dolmamış ki benimki dolmasın, değil mi? Çekilmiş dişin oyuğu gibi dile dolanırım en fazla, ona da alışılır. Bakın, diş dedim de Haşim Bey geldi aklıma. Rahmetli de dişçiydi, eskilerindendi mahallenin, iki numarada otururdu. Caddenin başında muayenehanesi vardı, iyi de iş yapardı. Sahte dişçiymiş meğer. Allah razı gelmemiş olacak, işe başlamamın haftasında merdivenden düşüp beyin kanaması geçirdi, göçüp gitti zavallı. Üç gün vahlandık, unuttuk sonra. Apartmanda da pek sevilirdi oysa, yönetici seçilecekti ilk toplantıda.
Velhasıl kelam iki sokak aşağıda, Menekşe Apartmanı’ndan da “Gel,” diyorlar bana. Bilirsiniz Menekşe Apartmanı’nı, lisenin karşısında hani. Ahbabınız olur herhâlde, giriş katında genç, güzelce bir hanım oturuyor. İyi kadın, hoş kadın da iadeiziyareti çok beceremiyor. Siz ne kadar ziyaretine gitseniz de o pek uğramıyor buralara. Hanımınız misafir sevmiyor diye galiba. Neyse, uzattım, kafanızı şişirdim gece gece ama siz bu meseleyi bir daha düşünün bence. Zaten emekliliğime de bir şey kalmadı, uzatmaları oynuyorum bu gudubet şehirde. Bana gereken hepi topu üç, bilemediniz üç buçuk sene, o vakte kadar da çocuklar yolunu bulur herhâlde. Sonra bağlasanız durmam buralarda. Dediğim gibi, takdir sizin. Karışmak da haddim değil, haşa.
Editör: Gülhan Tuba Çelik
- Kot Altında Uzatmalar - 16 Ocak 2024