Yazar: 18:00 Deneme

Geçmiş Zaman Bilgeliği

Birini kaybettiğimizde, akla hep gelecek günler gelir. Nasıl yaşanır? Bunca zaman ona alıştım nasıl dayanabilirim? Bu tür sorular sadece vakit alan birer geçersizlik. Asıl olan geçmişi nasıl bırakabileceğimizdir. Hayaletler görünmezler ve bu yüzden korkutuculardır. Biz de her ayrılıkta geçmişi göremiyoruz ilk başta. Korku bundan.

Nasihat veren bir Ayşe teyze var alt sokakta. Aslında pek de nasihat vermez. Ağız dolusu küfür eder, bir taşa bile. Merak etmiyorum değil kime bunca nefret? Bir gün durup dedi ki: “Bana geçmişimden seslenmeyi bırak, yapabileceklerim için vakit doldu.” Vakit doldu. Olan için, ölen için ve geçen için. Hatalar, muhafazakar bir eylemdir. Her koruyan zarar vermez mi? Verir. Geçmişi değiştirebilmeyi düşünmek yanlıştır. Yatılan bir uyku olmadan, rüya görülmez.

“Bana kasvetimden sual bul amca, yaşından uzaktayım. Ama bana yapacaklarımdan sor, yüsra bende bocalayan bir nimet. Fakat benim zorum geçmişte. Soluğum geçmişte.”

Mesele bu. Nefeslerimizin geride alınıp verilmesi. Gurbet, neden derin bir yara? Çünkü geçmişimiz orada, gelmişliğimiz oradan. Beni maziye çivileyen bir zat, aklıma şüphe tutuşturur hep. Çivi orada kalabilmek, şüphe ise kalanı yaşayabilmek içindir. Benim için ölüm bir şaibe değil. Geçmiş de biter, gelecek de. Biri için öldü denebiliyorsa o kişi unutandır. Unutan var mıdır? Ya da unutulan? Hayır. Kimse de yıllarca uğraşmasın. Ne anlamı var unutmanın?

“Unutmadan yaşayabilen anlam bulur. Beni zifire buladılar, ak bir çehrede yalın parlamaktayım. Beni unutan olur mu? Ya da ben unutur muyum kendimi? Yok. Ne ak ne de kara unutulmaz. Yani ne iyilik ne de kötülük. Sadece görmezden gelinir. Bence gelinmez.”

Beni sahiplenen biri vardı. Severdi de. Güvenirdim. Hatta neye güvendiğini de bilirdim. O kendineydi. Bense hep ona. İnsan iki kollu ve iki bacaklıdır. Yetişmiyor. Akıl ve gurur. Bu ikisi yetişmiyor. Aklın varlığını verene ve gururu bilene inanmalı insan. Yani önce Rab’bine sonra da kendine. Sonra ben tabii yetişemedim zamana, kendime hatta kalbime. Bunca yakınlıktaki kalbime yetişemedim. İnsan ancak o zaman kendinden nefret ediyor. Edemiyor. Her insan kendini korur, bunun ötesi yok. Her koruyan zarar verir dedim. Biz en çok kendimize zarar veririz. Bundandır kendimizle olan bütünlüğümüz.

“Beni değiştiren güne misalen; kardelen tuttum elimde. Ben erken açtım, bekleyenim. Yaz mevsimini de cennet sandım. Firdevs senin zamanından çok önce ayrıldı. Sonra açıldı, açıldı hatta daha çok açıldı. Şimdi başka bir baharda, başka bir kır çiçeğiyim. “

Öyle. Kim haddinden çok severse, yanlış zamanda açıyor. Ama asla yanlış kişiye değil. Vefa açıp da bekleyendir. Açılmayana, vakti gelmeyene ve vakti denk gelmeyecek olana vefa atfedilmez. Tutsaklar, duvar taşı dibinde özgürlüğe; hürler göğün altında mezar taşı dibinde ölüme imrenirler. Aslında kimse olması gereken vakitte değil. Bundandır, erişilmeyene sevgi. Seven insan; bekler, ağlar, yalnızlık çeker, badire atlatır ve korur. Her koruyan zarar verir dedim. Biz en çok sevdiğimize zarar veririz. Onu haddinden fazla severek. Ve hatta haddinden fazla sevmeyerek, onlar korur bizi. En çok da kendilerinden!


Biz gitmeyi, unutmak zannediyoruz hep. Zaman geçtikçe yaşanılanlar bir bir unutuluyor ama hissedilen hiç unutulmuyor. Hatta hayatımızın geri kalan tüm duyguları o histen evriliyor. Bu yüzden şiddet ve sevgi ancak çocukken öğreniliyor. Herkes vaktinde olgunlaşır. Neden? Çünkü zamanın yapamayacağı şey yok. Geçiyor öncelikle. Yalnız geçmekle kalmayıp geçimsizleştiriyor. İnsan anlıyor, vakti geldiğinde. Hep gelen mi bize bizden bir şey katar? Hayır. Asıl gitmiş olan insanı doldurur. Geçmiş de bir zaman dilimi zaten.

“Evvelin mahiyetinde, tarifsiz bir liyakat vardır. Ya geç kalınır (ki bu felsefe taşını çatlatır) ya da erken kalınır. Vaktinde gül açmaz. Gül ne zaman açar sahi? Tohumken mi; gül olmuşken mi? Gül bizim vaktimizde açar. Bizim olamayan vakitte açan gül açmış mıdır?”

Vaktini, aklını, kendini ve bunların birliğini bil. Hacı Bayram Veli ne diyor:
“Bilmek istersen seni,
Cân içre ara cânı.
Geç cânından bul ânı,
Sen seni bil, sen seni.”


 

Latest posts by İrem Gül Yılmaz (see all)
Visited 15 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version