Bir duvarın görünmez olması kişinin çıkarlarıyla ters düşen büyük vakit kayıplarına neden olabilir. Buradaki duvar, yapamayacağımız ya da imkânsız olan işlerin içini boşaltıp hayalcilikle örmek, fark ettiğiniz gibi amacın parçalanması ve bozulması, yine amacın insanların iyimserlik olarak adlandırdığı şeyle yeniden yapılandırılmasıdır. Sonuçta meydana gelen şey ne ulaşılmak istenen gerçek hedeften ne de iyimserlikten bir parça değildir. O bambaşka bir kandırmaca, iyi ya da kötü denemeyecek bir şey, motivasyonun hamurunda üretilen ama tam olarak ona benzemeyen garip bir düşünce halidir. Bu yeni madde çoğu zaman genel tabiriyle “yaşama tutunmak, hayattan zevk almak, hedefleri uğruna çabalayarak günleri geçirmek” anlamlarında kullanılan bir sıva olmuştur. Şimdi bu bağlayıcı ve aynı zamanda yapıyı bozan madde, isimsiz yapışkan, ne zaman insanın çıkarlarına hareket eder ya da ne zaman kişiyi yüksek imkânsız hedeflerle boş yere uğraştırır? Sanırım bu konuyu irdelerken insanlar arasında bir ayrıma gitmek zorunda kalacağız. Yani bu sıva olarak kullanılan maddenin kimileri için bir lüks, kimileri içinse bir israf olduğunu belirtmemiz gerekecek. Söz gelimi ben bu yazıyı yazarken sıvayı bir lüks olarak kullanabileceğimi, onun inceliklerini bildiğimi, kandırılsam dahi bunun işime yarayacağını düşlüyorum. Ancak bu subjektiflik yanıltıcı olacaktır. Yine de bundan daha yanıltıcı olan şeyse kişinin başarılarına bakıp sıvayı kullanma hakkını ona göre tayin etmesidir. Nitekim başarı, çoğu zaman toplumda takdir almış işlere göre belirlendiğinden bizim istediğimiz kaliteyi belirleyemeyecek. Yine aynı şekilde kıyaslama yoluyla da olamaz. Açıkçası bu garip sıvayı kullanma hakkını belirleyecek ölçütlerin ne olduğunu size söyleyebilsem bile bu asla standardize edilemeyecek boş bir sıralama olurdu. O halde bu sorunu ele almanın mantıksızlığından kaçınıp sıvayı tariflemeye devam edelim. Şimdi konuyu somut örneklerle daha anlaşılır kılmaya çalışalım.
Başarmayı çok istediğimiz ancak imkânsıza yakın bir hedef belirleyelim kendimize. Söz gelimi bu işin adı “süper istek” olsun. Bilinen tüm kanıtlar, daha önce aynı yolda yürümüş insanların hikâyesi, bizim zihinsel konumumuz, sahip olduğumuz ve olacağımız olanaklar vs. gibi tüm gerçeklik süper isteğimizin elde edilmesinin imkânsıza yakın olduğunu göstersin. Ancak biz, süper isteğe sahip olmayı çok arzuladığımızdan, emekle geçtiğimiz yollardan, adanmış olmanın verdiği tatminden öylesine çok hoşlanıyoruz ki tıpkı bir deli gibi süper isteğin peşinden giderek boş yere vakit harcamaya devam ediyoruz. Bir süre sonra, yeterli zaman geçip de halen pes etmemiz gerektiğini fark edemediğimizde süper istek artık gerçeklikle bağını koparacak, ancak yine de onu arzulamamız için birtakım somutluklar içermesi gerektiğinden karışık ve yeni bir şeye “delicesine isteğe” dönüşecektir. İşte bu delicesine istek, demin bahsettiğimiz sıvanın ta kendisidir. Bazen, eğer şansınız ve yeteneğiniz varsa, bu delicesine istek hakikaten de bir motivasyona kaynaklık yaparak sizin gerçek olan süper isteğe ulaşmanızı sağlayabilir. İşte az önce açıklayamadığımız nokta da bu seçilmiş yetenekli insanların kim olduğunu önceden bilme olasılığıydı.
Biraz daha ileri gidecek olursak, birkaç dakika önce sıvayı kullanabileceğimi düşünürken şimdiyse bu yazıyı beğenmediğimden “Acaba delicesine isteğim yüzünden mi bu metnin konusunu değiştirmedim?” diye düşünüyorum. İşte kişinin kendisine bile dürüst olamadığı bu muğlak alan yüzünden belki de yıllar boyu yanlış şey için boş yere çalışıyoruz. Peki ne yapalım? Sanıyorum süper isteğe giden yoldaki ilerleme hızımızı baz alarak en azından ara sıra gerçeklikten ne kadar uzaklaştığımızı tartmak gerekecek. Bu şekilde hem yanılsamadan korunmuş oluruz, hem de başarma yetkinliğimizin olmadığı alanlarda çabalayıp öteki iyi olanların önüne geçmeyi bırakırız.
- Garip Lüksün Muğlak Kullanım Hakkı - 7 Ocak 2021
- On Beş Dakika Önce Ölen İki Adam - 2 Ocak 2021
- Serdar Yıldız: Edebiyatta bazı kurallar var elbet, ihmal edildiği zaman metin edebi kazaya uğruyor. - 22 Aralık 2020