Yazar: 18:05 Genel, İnceleme, Kitap İncelemesi

Çözülen Koza, Kırılan Kabuk

                    

Türk ve dünya edebiyatının kendine özgülüğüyle dikkat çeken en özel isimlerinden biridir Aslı Erdoğan. Yazar, 1994 yılında yayımlanan ilk kitabı Kabuk Adam ile karşımıza çıkar. Erdoğan, yaşamının izdüşümlerine rastladığımız Kabuk Adam’da okuru bambaşka bir coğrafyanın sınırlarına çeker. Başkarakterin bu sınırlar içinde kurulan, alışılmışın dışındaki dünyayla ve Kabuk Adam(Tony)  ile karşılaşmasını, karşılaşmadan sebep; ana karakterin kendi iç âlemine dönüşünü ve yaşamındaki ruhsal çözülüş sürecini anlatır. Bu roman; salt bir aşk hikâyesi olmasının ötesinde dostluk, hiç kimseye ve hiçbir mekâna ait olamama, kişinin kendisiyle ve dünyayla olan bağının ve güven duygusunun zedelenmesi gibi temalara yer veren bir kitaptır.

 Hikâyeyi, adını bilmediğimiz bir kadın karakter gözünden okuyoruz. Romanın hem anlatıcısı hem de ana kahramanı olan bu kadın karakter; parçalanmış, ikili bir benlikle yaşıyor gibidir. Hatta yaşıyordur. Nitelikli okulların diplomalarına sahip, Avrupa’nın en büyük nükleer fizik laboratuvarında çalışan, bale yapan ve öykü yazan biridir. Çevresi ve ailesi tarafından bu özellikleriyle “var” olur, dikkate alınır. Onu akademik ve kültürel yatırımları üzerinden değerli kabul ederler. Başarıları, onu var eden ana unsurlar olarak görülmesine rağmen o kendini bu özellikler üzerinden tanımlamaz. Hatta tüm bunları elinin tersiyle itme, yok etme isteğindedir. Görünenin ötesinde derin bir hayal kırıklığı olan, yalnız, karamsar, bitmeyen bir huzursuzlukla savrulan bir kişiliğin yüklenicisi durumundadır. Yaşam arzusunun şevkinden habersiz, sevginin “başarı” karşılığında takas edildiği bir çocukluğun üzerine, sevmeyi tanıyamayan bir yetişkin portresini oturtur. Teskin edilemeyen güvensizlik hissi içinde salınan, ertelenmiş bir “kadınlıkla” cinselliğin yönünün şiddetle birleştiği bir zihinle yaşar. Şefkatin sarıp sarmalayan kudretinden mahrum olmanın kederini taşır.

  Kendi özüne, onu oluşturan unsurlara yönelik cümleleri bizzat karakterin kendi ağzından duyarız. Kişiliğini bu duygu ve durumlar etrafında şekillendirdiğini görürüz. Bu bir tercih değildir ya da mecburu bir kabulleniştir. Freud gibi bakacak olursak kötü deneyimlerle örülü bir çocukluk, tekinsiz ve tedirgin bir yetişkinliğin garantisi oluyor. Bu yönüyle ana karakterin kendi karanlığıyla mücadelesi geçmişin sebep olduğu huzursuz bir ruhun deneyimlerinin uzantısı olduğunu düşündürüyor. Benliğini karanlık kavramlar üzerinden tanımlaması da anlaşılır bir hal alıyor. Başarı, itibar, ün, beceri, zekâ ve güzellik onun kendini tarif ettiği sözler olmuyor. Üstelik bunların tümüne sahip. O, hem içinde taşıdıklarını hem de kendisi dışındakilerin ona yüklediklerini sürüklemekten bitkindir. Geçmişten ve bugünden tümüyle sıyrılmak ister.  

 Tam da bu noktada Tony, başkarakterin zorlayıcı ve yıkıcı deneyimlerinden kaynaklı ördüğü kozasını çözecek kişidir. Kabuk Adam’ın, ana karakterin kendi kabuğunun altına ittiklerini açığa çıkaran, o kabuğu oluşturan ve zamanla kişinin benliğine dönüşen duygu ve durumları gün yüzüne taşıyan bir metafor niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla Kabuk Adam olarak yer alan erkek karakter aracılığıyla ana karakterin kişiliğini, kim olduğunu ve benliğini oluşturan ögeleri derinlemesine görebiliyoruz. Kabuk Adam, bu yönüyle başkarakterin bilinçdışının taşıyıcısı konumundadır. Böylece, bilinçdışındakileri benliğinin parçası haline getiren kadın karakterin ruhsal arka planına da tanık oluruz. Çelişkili duygular ve çıkmazlar içindeki ana karakter, aşkın sarsıcı gücüyle tepetaklak olur. O zamana kadar umutsuzlukla katılaştırdığı tüm duygular, arzular harekete geçer. Kişiliğinin değişmez bütününü oluşturduğunu düşündüğü tutum, duygu ve düşünceler artık yerinden oynamaya başlar. Kadın karakter, Tony’nin çabasız bir sahicilikle onun gerçekliğine ulaşmasına şaşırır. Tutum ve davranışları radikal bir değişikliğe uğramaz belki ama duygu dünyası karışmaya başlamıştır bile. Onu terk ettiğini düşündüğü ve kendi içinde yeni tarifler bulduğu yönleri çatlaklardan sızıverir. Fakat hikâye kabaca romantik bir aşkın bir kadını tedavi etmesi ve kişiliğini oluşturan tüm ögeleri temize çekmesi değil elbette. Kökleşmiş, kişinin özünü bulandıran deneyim ve duyguların yalın bir gerçeklikle o kişinin bizzat kendisinin kendiliği üzerine cesurca dönebilmesiyle ilgili. Burada Tony; örülen kozayı çözen, kabuğu kaldıran bir konumda fakat kadın karakterin sızılarını dindiren bir kurtarıcı değil. Hatta Tony, ona kendi kendisini hatırlatır ama sonrasında onu yine aynı çıkmazlara sürükleyen bir kimliğe bürünür.  Öte yandan hikâyenin Karayipler’de geçmesi de duygu ve fikirleri etkiler. Sıcak ve boğucu bir iklim, okyanus vurgusu, ada, siyahilerin varlığı ve Kabuk Adam’ın siyahi olması ve kendisine yaklaşımı, kadın karakterin içsel dinamiklerini etkileyen, benliğinin düzeneğini titreten önemli ögeler olur.

 Kitap boyunca, kadın karakterin karşıt pek çok kişiliğine tanık oluruz. Bir yönüyle sevmek, güvenmek, umut etmek isteyen bir karakter varken diğer yönüyle tüm bunlardan kaçan, bilim dünyasının hırsına, katı ilişkilerine katlanmak zorunda kalan ve yaşamını değiştirme cesaretinden uzak bir karakter görürüz. Bir yandan da özgür ve başkaldıran bir karakter sunar bize. Fizik çalışmaları için gittiği adada, katı kurallara rağmen bazı toplantılara katılmaz. Okyanusta bol bol yüzer. İstenmediği halde siyahi arkadaşlar edinir. Barda içinden geldiği gibi tüm arzularıyla dans eder. Toplantı salonundaki sigara yasağını deler. Ada öncesi ve ada sonrası ise tüm dengeleri değiştirir. En nihayetinde iki farklı benlikle karşılaşırız. Eskiyi geride, adada, okyanusta hatta Kabuk Adam’da bırakır ama yeni kişiliğiyle de ne yapacağını bilemez. Olan ve olmak istediği kişi arasındaki gerilimler ise onu belki de bir üçüncü benliğe taşır.

Kaynakça

ERDOĞAN, Aslı (1994) Kabuk Adam, İstanbul: Everest Yayınları.

Editör: Hatice Akalın

Visited 73 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version