Yazar: 18:58 Öykü

Yaşlı Bilge ve Kızıl Tilki

Kadim Xuan topraklarında Li Wei adında bir adam vardı. Bir zamanlar zengin bir deri ve ipek kumaş tüccarı olan Li Wei, yanlış yatırımlar yapınca ve en kötüsü de güvendiği kişiler tarafından dolandırılınca işyerini, sahip olduğu evleri, dahası tüm servetini kısa sürede kaybetti. Yetmezmiş gibi sevgili karısı da onu bir başkası için terk etmişti.

Sadece bir yıl önce görkemli ev partileri düzenleyen Li Wei, artık sokaklarda yatıp kalkmaya başlamıştı. Saçları hızla beyazlamış, bedeni güçsüzleşmiş ve yaşlanmıştı. Fakat her şeye rağmen, “Kaderin ve tanrıların bir bildiği vardır,” diye düşünüp başına ne gelirse gelsin sineye çekmeye devam etmişti.

Li Wei, kasvetli bir Asya akşamında, şehrin devasa köprüsünden düşünceli düşünceli geçerken köprü korkuluklarına tehlikeli bir şekilde tırmanmış, ayakta duran genç bir adam fark etti. Genç adamın tavırlarından büyük bir sıkıntısı olduğunu anlayan ve acısının derinliğini hisseden Li Wei, temkinli bir şekilde genç adama yaklaştı ve vakit kaybetmeden “Seni rahatsız eden nedir, genç adam?”  diye sordu.

Genç adam, gözlerinde yaşlarla Li Wei’ye baktı ve “Hayatım mahvoldu, bu saatten sonra yaşamamın bir anlamı yok,” diye ağlamaklı bir şekilde yanıtladı.

Yüzüne dikkatlice bakınca genç adamda bir gariplik olduğunu fark etti. Genç adamı boydan boya iyice süzdüğünde ise yanılmadığını anladı. Genç adamın pantolonunun arka kısmından sarkan kızıl tüylü kuyruğu her şeyi açıklıyordu.

Genç adam, Li Wei’nin şaşkın bakışlarını yakaladı ve umursamaz bir tavırla, “Gördüğün gibi ben bir kızıl tilkiyim ve insan gibi yaşamak için güçlerimi tükettim. Ama ne kadar uğraşırsam uğraşayım, dünyayı asla insanlar gibi deneyimleyemeyeceğim. Bunun farkına vardım,” dedi.

Li Wei genç adamın ya da daha doğru bir ifadeyle insan kılığına girmiş Kızıl Tilki’nin durumuna üzüldü. Uğramış olabileceği haksızlıkları ve zalimlikleri düşündü. Umutsuzluk hissini çok iyi biliyordu.

“Hayat şu anda dayanılmaz gibi görünebilir ama inan bana eğer daha dikkatli bakarsak gördüğümüzden daha fazlası var,” diye karşılık verdi Li Wei. Biraz duraksadıktan sonra, “Eğer izin verirsen, sana dünyayı farklı bir bakış açısından göstermek isterim.” dedi.

Genç adam, tamamen tilki formuna büründü. Korkulukların üstünden çevik bir şekilde kilit taşı döşeli yola atladı.

“Bizden biri gibi konuştun, yaşlı adam,” diye seslendi Li Wei’ye. “Yanılsamanın, bilgeliğin ve gerçeklik ile hayal gücü arasındaki esrarengiz uyumun derinliklerini keşfetmeye davet edildiğimi görebiliyorum.”

“Tıpkı sizin gibi varoluşumun gizemlerini araştırıp kendi kaderimi yeniden tasarlayabilir miyim, her şeye yeniden başlayabilir miyim, bu mümkün mü?”

Li Wei konuşmaktan imtina etti; soruyu bakışlarıyla yanıtladı ve genç tilkinin ruhunu güçlü bir şekilde görünmez kanatlarının altına aldı. Anlık bir ruh kilitlenmesi yüz yılların saniyeler içerisinde birinden diğerine doğru akmasına yol açtı. İki kırık kanat gibi bir araya gelip şefkat sanatını, kabul etmenin bilgeliğini ve geçiciliği kucaklamanın güzelliğini beraber idrak etmeleri gerektiğini anladılar.

Bu kavrayış anı onları yeryüzünden çekip aldı. Gökyüzünün eşsiz güzelliklerini barındıran Büyülü Orman’a vardıklarında her biri gerçekliğin gerçek doğasına dair benzersiz içgörülerini paylaşan bilgeler ve ruhani varlıklarla karşılaştılar. Ormanı geçerek kadim ruhların özgürce dolaştığı mistik Wuyan Dağı’na ulaştılar. Orada Li Wei, otuz altı saat kesintisiz bir şekilde bir mağarada meditasyon yaptı. İçinde yaşadığı maddi dünyanın yanılsamalar, arzular ve bağımlılıklarla çevrili bir rüya olduğunu anladı.

Li Wei meditasyon boyunca büyük bir ruhsal değişim geçirdi, gönül gözü açıldı ve tek seferde tüm gerçeği idrak etti; ruhsal uyanışını kucakladı. Kaybetmenin verdiği acının, maddi zenginlik ve dünyevi arzuların peşinde koşmanın aldatıcı olduğunu anladı. Hayatın faniliğini fark ederek, geçmiş yüklerinden kurtularak, şimdiki anda kurtuluş buldu.

Buna karşılık, genç tilkinin ruhu da Li Wei’nin bilgeliğinde teselli buldu. Kendi varlığının değerini anladığı için artık insan olmayı arzulamıyordu. Li Wei’nin huzurunda büyülü tilki, tüm varlıkların birbirine bağlılığını takdir etmeyi öğrendi ve şekli ne olursa olsun her yaşamın kâinatın görkemli uyumunda bir amacı olduğunu anladı.

Li Wei ve kızıl tilki ayrılmaz bir ikili oldular, dünyaya tekrar döndüklerinde zaman kaybetmeden kendilerine müjdelenen görevi yerine getirmeye koyuldular. Uzak diyarlara seyahat ettiler ve bilgeliklerini karşılaştıkları kişilerle paylaştılar. Bir zamanlar kırık dökük olan yaşlı adam Li Wei, insani sınırlarını aşmış, ruhani bir rehbere dönüştü ve hayatın yanılsamaları içinde kaybolanlar için bir umut ışığı haline geldi. Böylece, Li Wei ve büyülü kızıl tilkinin hikâyesi Xuan boyunca yayıldı; acılar içindeki birçok yaralı ruha anlam bulmaları için ilham verdi ve onları hayatın gerçek özünün maddi dünyada değil, ruhun sınırsız âleminde yattığının farkına varmaya yönlendirdi.

Editör: Çisem Arslan

Latest posts by Alper Sezener (see all)
Visited 57 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version