Giriş
2014 yılında Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’nin sahibi olan Kış Uykusu filmi; Türkiye, Fransa ve Almanya ortak yapımı bir filmdir. Nuri Bilge Ceylan’ın yönetmenliğini yaptığı bu filmde Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Melisa Sözen, Nejat İşler ve birbirinden kıymetli pek çok oyuncu yer almaktadır. Kış Uykusu, birçok açıdan incelenmeye layık bir film fakat bu çalışmada önce filmin olay örgüsünden bahsedilecek daha sonra Aydın karakteri, Joseph Cambpell’ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu(Monomit) kitabında yer alan balinanın karnı adlı bölümle bağlantılı olarak çözümlenecektir.
Filmin Özeti
Kış Uykusu filminde ana karakterimiz Aydın Bey (Haluk Bilginer), Kapadokya’da Othello isimli bir otelin sahibidir ve İstanbul’da yıllarca tiyatro oyunculuğu yapmış, daha sonra memleketine dönmüştür. Aynı zamanda yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapan ve Türk tiyatro tarihi ile ilgili kitap yazmaya çalışan bir karakterdir. Babasından kalan mal varlığı sayesinde, Kapadokya’da kardeşi Necla (Demet Akbağ) ile taşranın önde gelen bir ailesi olarak yaşamaktadır. Necla eşinden boşanmıştır ama eşiyle barışmak, onu affetmek için bahaneler arayan biridir. Aydın’ın ise genç bir eşi vardır. Aydın Bey’in eşi Nihal (Melisa Sözen) de taşrada okullara, ihtiyacı olan çocuklara yardım kampanyaları düzenlemektedir. Ancak kendisi hayatı boyunca para kazanmamış, eşiyle de sorunları olan bir karakterdir.
Bunun yanında Aydın Bey’in doğup büyüdüğü ev kiradadır. Filmde aile içindeki çatışmalara ek olarak Aydın Bey ve kiracıları arasında da çatışmalar mevcuttur. Aydın Bey’in kiracıları ile ilişkisi, karakterimizi anlamada önemli bir yere sahiptir. Bu evde imam Hamdi Hoca (Serhat Kılıç), abisi İsmail (Nejat İşler) ve eşi, bir de çocukları yaşamaktadır. İsmail hapisten yeni çıkmış, hayata tutunmaya çalışan biridir. Ailenin maddi durumu pek iyi değildir. İsmail, hapisten sonra hayata bir türlü adapte olamaz. Sefalet içinde yaşamaktadırlar, bu arada kiralar da birikiyordur. Bu sebeple kiracılar, Aydın Bey’in kâhyası Hidayet ve avukatlar tarafından mahkemeye verilir. İcra memurları kapıya dayanır. Bu sırada yaşanan tartışmalar İsmail’in küçük oğlunda derin izler bırakır. Küçük çocuk, Aydın Bey’in arabasının geçiş güzergâhına pusuya yatar ve bu sırada taş atıp aracın camını kırar. Film, bu hadiseden sonra Aydın Bey’in o aileye ve hayata bakışını anlatan psikolojik durumunu gözler önüne serer.
Aydın ve Monomit
Campbell’ın yola çıkış, erginleme ve dönüş başlıklarıyla üçlü bir sistematik halinde ele aldığı ve geçiş ritüellerinin genişletilmiş hali olan Monomit, kişinin herhangi bir problemle karşılaştıktan sonra kendi bilinçdışıyla yüzleşerek eski bağlarından kopuşunu öykülemektedir.1
Kış Uykusu filmindeki Aydın karakterinin İstanbul’dan Kapadokya’ya dönüş yolculuğu, onun kendini bulması, kendiyle hesaplaşması adına yapılmış döngüsel bir yolculuktur.
Aydın, bu yolculuğa her ne kadar fiziksel olarak çıksa da asıl yolculuğu kendi içine doğrudur. Kahramanın bu yolculuğa çıkması için bir çağrı gerekmektedir, bu çağrı Aydın’ın kendi bilinçdışıyla yüzleşmesi ve yeniden doğması demektir. Psikanalitik açıdan bu sistem sırasıyla kendiliğin kaybını (bilinçdışı ile bilincin birbiriyle ayrılması), içe dönüşü (bilinçdışıyla yüzleşme) ve bütünlüğün sağlamasını (bilinçdışı ve bilincin bir araya gelerek dengeli bir bütünlük oluşturması) ifade etmektedir.
Aydın, ister kendi isteğiyle isterse zorla olsun farkındalık yolculuğuna başladığında, benliğin kayıp parçasını aramak üzere Jung’un deyişiyle “Parlak üst dünyayı terk edince tekrar kendi derinliklerine, çıktığı asıl kaynağa batar ve bedene ilk girdiği yarık noktasına, göbeğe geri döner. Bu yarık noktasına anne denir. Çünkü yaşam dalgası bize ondan ulaşır.” 2
Joseph Cambpell, bu sürece balinanın karnı der. Bu sembol Yunus peygamberin bir balığın karnından çıktığı kıssayı imlemektedir. Kahramanın başından geçenleri anlatan bu kıssa hem Hristiyani hem de İslami ikonografide kendine geniş yer bulmuştur. Aydın’ın, parlak üst dünyayı (İstanbul) terk edip balinanın karnına (kiradaki ev) yaptığı bu metaforik yolculuk, aslında onun zamanlar ve mekanlar arasında yaptığı psikolojik yolculuğun göstereni olur.
Filmin başında, artık sönmekte olan bir bitki örtüsünden yükselen dumanları izleyen Aydın’ı görürüz. Filmin giriş sahnesinin böyle başlaması, Aydın karakterinin gerçek-rüya, oyun- gerçek gibi bir sarkaçta kurgulanmasına imkân verir.
Filmde, belleğin çağrısına kapalı varlık konumundaki Aydın’ın kendiliği ile yüzleş(me)mesi anlatılır. Aydın, geçmiş ile geleceği arasında sıkışan biridir. Çünkü Aydın araftadır. Toplumla iletişim kur(a)mayan, kış uykusundaki bilinciyle kendilik çağrıları arasında sıkışmıştır. Filmdeki bir sahnede Aydın ve kardeşi Necla arasında hararetli bir tartışma yaşanır. Aşağıda, Necla’nın sözleri verilmiştir. Aydın’ın yüzene söylenen şu cümleler, onun bölünmüş kişiliğinin birer tespiti niteliğindedir:
- Bir kere gerçekçi ol. Sen acı çekmemek için kendini kandırmayı tercih ediyorsun. Evet bu böyle ama bu böyle olmaz. Gerçeklerle yüzleşebilme cesaretini göstermen gerekir. Eğer daha sahici bir gölge arıyorsan oraya varmak için gerektiğinde yıkıcı olacaksın. Tabi sen oyuncu olduğun için sahici olmayı, kendin olmayı unutup gitmişsin zaten. O kimlikten bu kimliğe çekirge gibi zıplayıp duruyorsun. 3
Yine başka bir sahnede Aydın’ın aynada kendini izlediğini görürüz. Bu sahnede aynadaki imgesiyle kendisinin algıladığı Aydın imgesi arasında fark vardır. Çünkü Lacan’ın ifadesiyle ayna“benlik oluşumuna yönelik yabancılaştırıcı bir etkiye sahip” tir.4 Aydın, gerçek beni ile görünen beni ve aynadaki beni arasında bir bölünmüşlük olduğunu fark eder. Bu sahneden yola çıkarak Aydın’ın psikotik bir kişiliğe sahip olduğu söylenilebilir. Yine başka bir sahnede imam, kırılan cam parasını vermek için geldiğinde o parayı almak istemişse de imamı Hidayet’e yönlendirmiş ve gerçek benliğinin isteğini yerine getir(e)memiştir. Yani oynamıştır; sahici olmayı, kendi olmayı becerememiştir. Öyle ki onun bilincinde oluşan gelgitler son haddine ulaşmış, ruhunda ikircikli bir durum oluşturmuştur. Yardım kampanyası için Nihal’in eve davet ettiği misafirleri kıskanmasında ve gizlice Nihal’i izlemesinde, ona gerçek duygularını söylemeyip olayı çarpıtmasında, imamın oğluna elini öptürmek isteme(me)sinde bu durum çok net görülür.
Kahramanın sonsuz yolculuğu başladığı yere dönememiş, kendisiyle ve/veya anne babasıyla yüzleşmek için ne onların mezarına ne de doğduğu eve gidebilmiştir.
Çünkü oraya yani balinanın karnına gidebilmek için Necla’nın ifadesiyle “Gerçeklerle yüzleşebilme cesaretini gösterme” si gerekir.
SONUÇ
Film boyunca Aydın’ın ne annesinden ne de babasından bahsetmesi ve Necla’nın ağzından duyduğumuz şekliyle ebeveynlerinin mezarına dahi gitmemesi, onun ebeveynlerini kabul etmediği hatta ebeveynlerinin Aydın’da zihinsel bir yansımasının olmadığı şeklinde ifade edilebilir. Aydın, ebeveynleriyle bir çatışmaya girmiş, bu çatışma sürecinde ve sonucunda kendisini bir açmazın içinde yuvarlanmanın, bir değer yitiminin ortasında bulmuş hatta kendine hapsolmuştur denilebilir. O, bilinçaltında kırgınlığın, geride kalmışlığın ve yok sayılmışlığın hüznünü taşımaktadır. Hayatı tiyatroya dönüştürerek yani maskeler takar(mış) gibi yaparak kendince oyunlar oynamıştır. Aslında Aydın, dairesel bir yolculuğa çıkmıştır. Bu yolculuk, Jung’un bakış açısıyla bilinçdışı ile bilincin bir araya gelip bir bağ oluşturma süreci, bireyselleşme yolculuğudur. Aydın’ın bunu yapabilmesi için kendiliğin kayıp parçasını bilinçdışının efsunlu atmosferinde bulması ve buradaki çatlakları onarması gerekirdi. Fakat Aydın, bu yolculukta yeniden doğmak için balina karnına (kiradaki ev) tekrar gir(e)memiştir. Anne memesini değil, yapay emziği seçmiştir. Çünkü her ne kadar geceleri uyumayıp gündüz düşü görse de onun bilinci kış uykusundadır.
Dipnotlar
1 (Campbell, 2010: 42)
2 (JUNG, 2015:17)
3 (CEYLAN, 2014)
4 (Fink,2016:136)
Kaynakça
JUNG, Carl Gustav, (2015), Maskülen- Erilliğin Farklı Yüzleri-, (Çev. Didem Gamze Erdinç), İstanbul, Pinhan Yayınları.
CAMPBELL, Joseph, (2010), Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, (Çev. Sabri Gürses), 2. Basım, İstanbul, Kabalcı Yayınevi.
CEYLAN, Nuri Bilge, Kış Uykusu
Fink, B. (2016). Lacancı psikanalize bir giriş. (Çev: Ö. Öğütcen), İstanbul: Encore Yayınları
- Kurak Günler: Türk Entelijansiyasının Taşra Kurgusu - 2 Haziran 2023
- Uykusuz Aydın’ın Yolculuğu: Kış Uykusu - 27 Aralık 2022
- İskandinav Sineması – Oslo, 31 Ağustos İncelemesi - 7 Mart 2022