Yazar: 11:16 Kitap İncelemesi

Şeker ve Çamaşır Suyu: İşte Bütün Mesele Bu!

İpek Alkan’ın ikinci romanı Şeker ve Çamaşır Suyu, sıradan evlerin duvarları arkasında kalmış kendi dertleriyle ayakta durmaya çalışan iki kadının kaçınılmaz kader ortaklığının, en küçük toplum biriminin “reis”leri tarafından ısrarla üstünün kapatılışını ve bu enkazın altında kalan kadınların yaşadığı zorlukları çarpıcı bir dille okura aktarıyor. 

Her gün önünden geçip de kafamızı kendi gailemize kaptırdığımız için kaldırıp bakmadığımız evlerin içinde yaşayanlar ve yaşananlar esasen toplumun tamamının temelini oluşturan turnusol kâğıdıdır. Şen şakrak seslerin, bağırış çağırışların, sessizliklerin içinde ne olup bittiğiyle ilgilenmeyiz genelde. İlgilensek de bunu gıybet parantezi içinde yaparız ki kendimizde eksikleri veya fazlalıkları görebilelim, bir şekilde mevzuyu yontabilelim. Geçtiğimiz yıl yayımladığı ilk romanı Başkan Hasta ile dikkat çeken İpek Alkan’ın yine A7 Kitap etiketiyle okuyucuyla buluşan Şeker ve Çamaşır Suyu, işte bu sıradan evlerin duvarlarındaki çatlaklardan akan çamurun hane halkına nasıl bulaştığını iki farklı sınıftan gelen kadın üzerinden anlatıyor. O sıradan evlerin duvarları arkasında kalmış kendi dertleriyle ayakta durmaya çalışan Leyla ve Nurgün karakterinin kaçınılmaz kader ortaklığının buluştuğu noktaya gelene kadarki süreci anlatan Şeker ve Çamaşır Suyu, en küçük toplum biriminin “reis”leri tarafından ısrarla üstünün kapatılışını ve bu enkazın altında kalan kadınların yaşadığı zorlukları çarpıcı bir dille okura aktarıyor.  

Şeker ve Çamaşır Suyu, uluslararası bir firmada üst düzey bir yönetici olan Leyla’yla, evinin yardımcısı Nurgün’ü, farklı biçimlerde vuku bulan erkek şiddetiyle bir araya getirmesiyle başlıyor. Evlere temizliğe giden Nurgün’ün kazandığı paraya el koyarak içkiye, âlemlere yatıran, kafası attığında karısının sırtında süpürge sopası kıran kocasından boşanmak istemesiyle kendi ilişkisini de sorgulamaya başlayan Leyla, dışarıdan görünen sahte huzurun eşiğini çoktan geçtiğini fark etmeye başlıyor. Leyla’nın kocası Ahmet’in vurdumduymazlığı yüzünden ondan uzaklaşmaya başlayan Leyla’nın ilişkisi de çocuklarının hatırına devam eden bir zorunluluk haline geliyor. Nihayetinde tıkanan bu ilişkiyi bitirme kararı alan Leyla’yla Nurgün, kader ortağı haline geliyor ve birbirlerine dökülmeye başlıyor. Bundan sonrası iki farklı hayata mensup kadının birbirilerine omuz vermesiyle devam eden ve bu destek çıkışlarıyla kendilerini de yeniden keşfetme imkânı bulan Leyla ve Nurgün, kadınların sorunlarının ne yaş, ne statü, ne de güzellikle alakalı olduğunu, bütün bunlardan azade, pek çok ortak paydası bulunan yerlerde denk geldiklerinin altını çiziyor.

İpek Alkan, Şeker ve Çamaşır Suyu‘nda toplumun çekirdeği olan aile içindeki sorunlara kadın gözüyle bakarken hem kadınların yaşadığı zorlukları anlatıyor hem de toplumsal baskının kadınlar üzerindeki tahakkümünün varabileceği sınırları zorluyor. Kitabın bir başka dikkate değer unsuru ise Alkan’ın dili. İpek Alkan günümüzün gündelik konuşma dilini ustaca kullanırken doğal diyaloglarıyla, “flashback”lerle özellikle Leyla’nın geçmişinden izler aktararak onun mevcut psikolojisinin hangi yollardan geçtiğini, farklı bir hayat yaşasa nasıl olabileceği üzerine genel bir fikri de ortaya atıyor. Şeker ve Çamaşır Suyu, kurgu içinde kurgusu, etkileyici dili ve en önemlisi de samimiyetiyle okuru kendine bağlayan bir roman olarak dikkat çekiyor.

Visited 16 times, 16 visit(s) today
Close
Exit mobile version