Yazar: 19:31 İnceleme, Tiyatro İncelemesi

Okan Bayülgen ve Richard’ı

Shakespeare gerçekten dönemin iktidar sahiplerine hizmet edip, yönetimde hak sahibi olmak isteyen ‘öteki’leri kötü göstermeye çalışmış mıdır?

III. Richard, iki yıllık krallık dönemi olmasına rağmen İngiltere tarihinde tartışılan bir figür olmuştur. Ağabeyinin ölümü sonrası yeğenlerini öldürüp tahta geçtiği biliniyor. Bu ve birçok cinayetten sorumlu tutuluyor.

Shakespeare, III. Richard oyununda bu tarihsel olayı ele alıyor. Acımasız, gaddar ve kötü görünüşe sahip kralın hikâyesini anlatıyor bizlere. Özellikle yıllar geçtikçe, III. Richard daha kötü görünüşe sahip biri olarak tasvir ediliyor. Günümüzde ise; kamburu olan, sakat, kötü suratlı bir kral olarak biliniyor.

Diğer yanda III. Richard’ı bu şekilde değerlendirmeyip yaygın bilinenlerin aksine, onu savunan gruplar da bulunuyor. Bu cinayetlerin sorumlusunun o olmadığını, tüm bunların onu kötü göstermek isteyenlerin iktidarı paylaşmama çabaları olduğunu iddia ediyorlar. Son olarak III. Richard’ın 2012 yılında bulunan kemikleri ve sonrasındaki otopsi raporlarıyla anlaşılıyor ki Richard hiç de kambur, kötü görünüşlü ve sakat değilmiş. Hatta sonuçlara göre fiziksel olarak hiçbir eksiği olmadığı ortaya çıkıyor.

Kral III. Richard farklı bir hanedanlıktan geldiği için, kısmen o dönemin alışkanlıklarının dışında birisiydi. Tartışmaların bir boyutuna baktığımızda; Shakespeare, Richard’ı kendi oyununda oldukça kötü göstererek, mevcut hiyerarşinin yanında yer almış oluyor. Peki bugün çıkan otopsi raporları ve elde edilen yeni bilgilerle bu ne kadar doğru? Shakespeare’in edebiyatından fazlasını ne kadar biliyoruz?

Okan Bayülgen’in ekibi işte böyle bir oyunu ve karakteri ele alıyor. Takdir edersiniz ki bu oyun, Shakespeare’in bir uyarlamasından fazlası. Bayülgen’in de açıkladığı üzere önemi, ayrıcalığı ve anlaşılmasındaki kısmi zorluk da buradan geliyor. Sadece bir tiyatro oyunu değil, hem tarihsel bir tartışmaya işaret eden, hem de bu olaya kendi yorumlarıyla yaklaştıklarıbir çalışma olarak karşımıza çıkıyor.

Okan Bayülgen ve ekibi, Kral Richard’ı paralel bir kurguyla, kendi yarattıkları bugüne ait Richard olarak anlatıyorlar. Onların Richard’ı başka memleketten gelen bir ‘yabancı’. Kabul görmüyor. Yapmak istediklerinde önce kendini ispat etmesi gerekirken; görünüşü, farklılığı herkesi rahatsız ediyor. Korunaklı düzeni kirletecek bir tehlike olarak görülüyor. Ve o geldikten sonra yaşanan suçlar, cinayetler, sorumluları…

Okan Bayülgen aynı zamanda ‘kötü’yü sorguluyor. Kötü, eskisi gibi yaptığımız yanlışlar ve etrafa verdiğimiz zararlar mı hâlâ? Yoksa kötülükler üreten fikirlerin insanların algılarını ele geçirmesi mi?

Oyun, felsefe ve edebiyat göndermeleriyle hikâyeyi farklı sorgulamalarla izleyiciye aktarmaya çalışırken, ironi ve esprileriyle de dikkatli izleyicilere farklı bir şekilde ulaşıyor. Bir barmen tiyatrocuları tiye alırken ‘suçlu’yu Raskolnikov ve Nietzsche üzerinden anlamaya çalışıyoruz.

Oyunun bu yönlerini dikkate alarak izlediğimizde çok daha anlamlı hale geldiğini söyleyebiliriz. Güncel olarak bile tartışmalı bir konuyu tiyatro ve filozoflara göndermelerle anlatmak, yine bunu geniş kitlelere ulaştırmaya çalışmak, her şekilde dikkate değer bir başlangıç noktası.

Okan Bayülgen’in açıklamalarından anlıyoruz ki, izleyicinin de bu oyunda bir rolü var. Zaten oyun süresince ve sonrasında izleyicilere verilen önem fazlasıyla hissediliyor. Salona gelen herkes, tartışmalı olan konunun bir tarafı olurken belki de oyundan çıktığında ceplerine bir tartışma daha koyuyor. Ayrıca Okan Bayülgen’in de performansında izleyicilere güzel sürprizlerinin olduğunu söyleyebiliriz.

Bu oyunda izleyici edilgen değil, hikâyeye katılması gereken bir figür olmaya zorlanıyor. Kısaca oyuncuların ve izleyenlerin oynadığı bir oyun da diyebiliriz belki.

Oyun boyunca çok güzel müzikler bizlere eşlik ediyor. Oyunun ve gösterinin nerede başlayıp bittiği bazen belirsizleşebiliyor. Okan Bayülgen’in de oyunun bu güçlü yönüne her zaman vurgu yaptığını görüyoruz.

Okan Bayülgen, bir yandan da dünya standardında ve uluslararası alanda yeri olan bir iş yapmaya çalışmış. Elbette sadece oyun karakterlerinin, oyun süresince olan ilişkilerini aşan bir meseleyi işlemeleri, ister istemez izleyicilerin de performansa dahil olmasına ihtiyaç oluşturuyor. Oyundaki detayları birbirine bağlamak ve hikâyenin özellikle günümüzde hâlâ açık olan, genel bir tartışma olduğunu unutmamak önemli. Bu durum, oyunun amacına ulaşması ve izleyicilerin daha fazla keyif almaları için gerekli gibi duruyor. Kişisel gözlemime göre ise Rıchard oyunu, başı ve sonuyla bu hikâyede yer almak isteyen tüm tiyatroseverlerin ‘deneyimlemesi’ gereken bir oyun.

Editör: Melike Kara

Visited 209 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version