Yazar: 18:55 İnceleme, Roman

Kör Değirmen

“Yağmur suyu sel haline gelmiş; ama ayaklarımızı ıslatmadan karşıya sıçrayarak geçebileceğimiz dar bir yer biliyorum.

Tormesli Lazarillo1

Asırlar öncesinden edebiyat severlerin hayal gücüne sızmış ilk pikaresk roman, Tormesli Lazarillo. İspanyolca bir kelime ‘picaro’. Haylaz, hilekâr, serseri, kurnaz demek. Kadim bir öykü: sefalet yıllarında dağılan birey ve toplum ahlâkı. Sonra yozlaşmanın insanlara devrettiği en ciddi çare: hayatta kalma dürtüsünün ve insan zekâsının bu sosyal sahnede başrolü paylaşması. Merhametli veya acımasız olmak… Romanda talihin insan zekâsıyla karşı karşıya bıraktığı iki büyük dev. Açlık köleleri; merhametsiz olmak efendileri yazan çağın büyük yazarları sanki. Tormesli Lazarillo, biz okuyucular için birçok efendinin hizmetine girip insana tutulmuş bir el feneri. Bu feneri tutan eli bilmiyoruz. Okuyacağınız bu yazı yazarının engizisyonun hışmına uğramamak için isimsiz yayınladığı bu romanı naçizane inceleme amacı taşımaktadır. Başlayalım.   

Romanda bir düzine efendinin her çıkar yol için -erdemlerini ve ilkelerini bir kenara bırakarak- vicdanlarının soru sorma inceliğini romantik alışkanlıklardan saydığı bir dönemin fotoğraf albümüne şahit oluruz. Dehşet bir yoksulluk sonucu sınıflar arasında kaybolur gider ahlaki değerler böylece. “Hayatta kalmak için yaptım…” cümlesini hakiki erdemlerle karşı karşıya getirmez bile hikâye. Lazarillo bu dramatik gürültüde Prometheus’u kıskandıracak bir gururla talihin elinden insan zekâsını çalar. Yani pratik aklı. Yaşamda kalma, 16. yüzyılda mitolojiye işte böyle öykünmeye başlar.

Burada bir parantez açmak istiyoruz. Zekâ, yüksek değerlerin konusu değildir. Her zaman bir yaderklik taşır o. Örneğin, hakiki bir yardımsever nedensizce yardımseverdir. Bu erdeme zekâsıyla sahip olamaz. Çünkü zekâ, şeylerin hep ardına bakar. O yüzden ticari akıl yerine ticari zekâ deriz. Bir tüccarın asıl amacı mal satmak değil; onu satıp zengin olmak, başka şeyler satın almaktır. Bir koşula içkindir daima zekâ. Kant’ı dinleyelim:

Şimdi, kişinin kendisinin en iyi durumda olmasını sağlayan araçların seçiminde becerikliliğe, dar anlamda zekâ diyebiliriz. Dolayısıyla, kendi mutluluğunu sağlayan araçların seçimine ilişkin buyruk, yani zekânın buyurtuşu, hep koşulludur; eylem mutlak olarak değil, başka bir amaç için yalnızca araç olarak buyurulur.”2

Oysa erdemler onların ardına bakamayacağımız için ‘kendinde’ değerlidirler. Onlara koşulsuz sahip olduğumuz için erdemdir onlar. Bir zaman gelip yeryüzünde hiç kimse onurlu yaşamamaya başlayabilir; ancak bu, onurlu olma erdeminin değerini düşürmez.

Yazar, sadece başkahramanımız Lazarillo’yu bir pikaro olarak anlatıyor görünür. Bize göre, bir köle olan Lazarillo gibi efendileri de birer pikaro olmaktan kaçamamışlardır meçhul yazarımızın elinden. Lazarillo’yu içinde binlerce kurnaz, haylaz, hilekârdan başka kimse kalmamış bir şehrin efendilerinden ayıran serseri ve ölümüne yoksul yaşamı. Lazarillo bir huy; efendileri karakter. Talih kütüphanesinin sahibi Lazarillo cildine hiçbir maddi değeri layık görmeyip zekâyı bağışlamıştır. Lazarillo’nun kör efendisinden okuyalım:

“Benimle beraberken ne altın ne de gümüş verebilirim; ama bunlardan daha değerli olan bir şeyi, yaşamın boyunca sana yol gösterecek olan öğütleri vereceğim.”3

Deneyim Lazarillo’nun en sadık hekimi. Efendisinin bu öğütleri bu hekimin yazdığı derli toplu tek reçete.

Zavallı Lazarillo koca bir çocukluğu aç geçirir ve ileride de bu talihi çekecek kadar çaresiz büyür. Artık bir süre sonra istikbalinin sefaletini en kötü günlerini deneyimlerken bile kanıksamaya başlar. Hem de ömrünün henüz başındayken. Okuyalım:

“İnanın bunu duyduğumda neredeyse bayılacaktım; bunun sebebi sadece açlık değildi, aynı zamanda talihsizliklerimin yeniden başlamasından duyduğum kaygıydı.”4

Başkahramanımızın bu akıbetini isminden de mahrum etmemişti talih.

“Tormes Nehri kıyısındaki bir su değirmeninde doğduğum için bana bu adı uygun gördüler.”5

Değirmenin adı çarkın adı çünkü. Feleğin ya da değiştirilemeyecek olanın…

Tormesli Lazarillo’nun zekâsını kullanıp yaşamını sürdürmesinden başka çaresi yoktu. Kendisiyle bir parça ekmeği ve bir yudum şarabı dahi paylaşmayan insanları kandırıyor veya saflıklarından yararlanıyordu. Hizmetkârı olduğu efendiler bütün yolu kaplamış sel suları gibiydi. Ve Lazarillo karşıya ancak yeteneklerine sığınıp geçmek zorundaydı. Yani sıçrayarak (zekâ). Kuşkusuz bu ölçülü yol hep dardı. Bir gün efendisiyle bu yoldan yine geçerken o sıçrayıp geçmeyi başarmıştı. Ancak efendisi kafasını taş sütuna çarpıp oraya yığılıvermişti. Lazarillo oracıkta efendisini kaybetmişti. Yani insanı.

Editör: Çisem Arslan

KAYNAKÇA:

[1] Tormesli Lazarillo, s. 29, İstanbul, 2019

[2] Immanuel Kant, Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi, s.32, Ankara, 2018

[3] Tormesli Lazarillo, s.19, İstanbul, 2019

[4] Tormesli Lazarillo, s.46, İstanbul, 2019

[5] Tormesli Lazarillo, s.15, İstanbul, 2019

Immanuel Kant, (Çev. İonna Kuçuradi). Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu, 2018.

Tormesli Lazarillo, (Çev. Ertuğrul Önalp, Arzu Aydonat). İstanbul: Can Yayınları, 2019.

Latest posts by Sezer Erdem (see all)
Visited 133 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version