“Kahraman öğrencilerinin,
Ezilen köylülerinin,
Harcanan işçilerinin,
Savaşan halkının
Kanında yaşayan yurdum,
Guatemala’ya…”
M. A. Asturias
1967 yılı Nobel ödüllü büyük romancı Miguel Angel Asturias’ın Fransa’da yazdığı, ülkesi Guatemala’daki diktatör Estrada Cabrera’yı taşlayan ve 1946’da yayımlanan ünlü romanı Sayın Başkan bir barometre niteliği taşır. “Güney Amerika ülkelerinde, ne zaman bir devrim ya da darbe havası esse, kitapçı vitrinlerinden ilk kaldırılan kitap Sayın Başkan olur.” diyor yazar.
Miguel Angel Asturias, Guatemala’nın Ciudad Kasabası’nda 1899 yılında dünyaya geldi. Guatemala’da hukuk okudu. “Yerlilerin Sosyal Problemleri” adındaki tezi ile hukuk sınavını verdi. Öğrenimini tamamlamak için Avrupa’ya gitti. Londra ve Paris’te uzun süreler kaldı. Sorbonne’da okudu. İki yıllığına ülkesine döndüğünde yüksek mevkilere getirildiyse de ömrünün çoğunu Paris’te sürgünde geçirdi. Modernist ve yurtseverler iktidara gelince Asturias, Paris büyükelçisiydi ve faşist askeri darbeden sonra da sürgündeydi. Kendi ifadesine göre İspanyolca konuşulan bölgelerde ne zaman kitapları toplanır ve yasaklanırsa bu hareket faşist bir idarenin habercisi sayılırdı.
Romanlarında konu olarak ülkesinin sosyal ve politik sorunlarından, sömürgeciliğin getirdiği çatışmalardan, İspanyol-Maya halk kültüründen beslendi. Orta Amerika din ve kültürünü araştıran Asturias, ilk eserini Amerika Yerlilerinin Dinleri ve Mitolojileri 1923-1926 adıyla yayımladı. Yazarın bundan sonraki eserleri ve anlatım tekniğinin temeli bu esere dayanıyor.
Asturias’ın hayatı iç içe geçmiş iki halkayı oluşturur. İlki ülkesini diplomat olarak temsil edişi, ikincisi ise ülkesinin sorunlarını, özgürlük direnişini ve derin kültürünü ortaya koyan birçok dile çevrilen romanlarıdır.
Guatemala Efsaneleri (1930) kitabında, kaybolmuş Maya kültürünün sözlü gelenekte sürüp gelen yüksek anlatım gücünü keşfediyor. Mitoloji ile gündelik yaşam iç içe giriyor. Mısır Adamları (1949) kitabında eski Maya dünyası kalıntılarının, bugünün Guatemala halkının dünyasıyla nasıl kaynaştığını gösteriyor.
Orta Amerika’da muz üreticiliği üzerinden uluslararası sömürü ağının insanların yaşamlarını nasıl çekilmez hale getirdiğini ele aldığı “Muz Trilojisi” olarak bilinen üçlemesi, Asturias’ın dünya çapında tanınmasını sağladı. Üçlemesinin ilk kitabı, 1950’de yayımlanan Kasırga’ydı. Bunu 1954’te üçlemenin ikinci kitabı Yeşil Papa izledi. Üçlemenin son kitabı ise 1960’da yayımlanan Gözleri Açık Gidenler’di.
“Küçük bir köyde yaşayan bir yerli ya da melez, kocaman bir kayanın bir insana ya da deve ya da bir bulutun bir taşa dönüştüğünü gördüğünü anlatabilir size. Bu söylediği elle tutulur bir gerçeklik değilse de, doğaüstü güçleri nasıl kavradığını gösterir. O yüzden, buna edebi bir ad vermem gerekirse ‘büyülü gerçekçilik’ diyebilirim” diyen Asturias, Latin Amerika edebiyatında büyülü gerçekçiliğin kurucularındandır. Juan Rulfo ve Gabriel García Márquez ile aynı yoldan yürüyen, öncü yazarlardan biridir.
Asturias’ın Güney Amerikalı diktatör prototipini çizdiği Sayın Başkan (1946) romanı bütün Latin Amerika ülkelerinde rastlanan diktatörlere dair bir “diktatör romanı”dır. Ortalarda çokça görünmez, ancak doğa güçleri gibi acımasız varlığını hemen her alanda hissettirir bu tip başkanlar. Ülkelerini yoksullaştırır, halk ne kadar yoksul, adalet mekanizması ne kadar hukuksuzluk içinde olsa da propaganda gücünün etkisi her zaman hissedilir. Televizyon, gazete gibi baskı aygıtları bilinçaltına baskı ve korku verir. Yabancılaşmayı artıran öğeler simgesel anlatımla birlikte uyarıcı görevini yerine getirir. Kitap bu kolektif baskı ve korku farkındalığını artırıyor. Sosyal adaletsizlik karakterler aracılığıyla okuyucuya aktarılıyor. Şans ve kadere bağlı olan ülkenin geleceği belki de bir piyango biletine bağlıdır ve liyakata gerek yoktur. Yeryüzünde biricik yasa piyango iken okuyup dirsek çürütmenin ne anlamı vardır?
Basit bir cinayeti anlatan bu roman sacayağı üzerine kuruludur. Birincisi “tılsım”. Mayalar ve İnkalar’ın dağ köylerindeki ritüelleri ve tılsımı, günümüze yansıyan özellikleriyle harmanlanarak anlatılır. Afrika’dan gemilerle getirilen insanlar, ritüellerini, inançlarını ve müziklerini de beraberinde getirdiler. Bunlar edebiyata, resme ve sanata dönüştü. Latin Amerika edebiyatını bir de bu gözle okumak gerekir.
İkincisi “inanç”. İnanç ve tılsım birbiriyle ilişkilidir ama aynı şey değildir. 1492’den önceki fetihler döneminin yerel inançlarıyla sonraki Katolik inancını birleştirmek gerekir. Müslümanların o bölgeye kattıklarını da buna eklemek lazım.
Üçüncüsü “başkaldırı”. Afrika’dan göçlerde ve öncesinde müzikte, sinemada, sanatın her alanında başkaldırı hep var. Latin Amerika edebiyatında tılsım, inanç ve başkaldırının birlikte düşünülmesi gerekir. Edebiyatta bunun bir de coğrafya (mekân) boyutu var. Sözünü ettiğimiz sacayağının zaman ve mekâna yayıldığı bir roman dünyasından söz ediyoruz. Çağlar boyunca kurulan toplumsal düzenlerde insanlar çeşitli nedenlerle başkaldırıya mecbur kalmışlardır, aksi takdirde insani özlerini yitirirler. Yaşar Kemal de romanlarında ısrarla işte bu “mecbur insan”ı anlatmıştır.
Sayın Başkan’da asıl mesele bir cinayet hikâyesinin başarılı bir şekilde işlenmesiydi. Sonuçta ortaya ilk bakışta Latin Amerika’ya özgü tipik bir “diktatör romanı” çıktı. Roman boyunca gündelik hayatın içinde “kötülüğün sıradanlığı”na tanık oluyoruz. Olayla ilgisi olmayan dilencilerin sorgulanması, kilisenin memurunun ilan tahtasından yanlışlıkla başkanın annesinin doğum gününü bildiren kâğıdı indirmesi yüzünden başına gelenler kötülüğün sıradanlaşmasının tipik örnekleri olarak romanda başarıyla ortaya konulmuş. Büyülü gerçekçiliğin temel meselesi olan “kader” de romanda kendisine yer bulmuş. Hikâyenin omurgasını oluşturan durum şu: En yüksek mevkide birisi olarak herhangi bir suç isnadıyla sorgulansanız bile önemli olan sizin suçlu olup olmadığınız değil, başkanın hoşuna gidip gitmediğinizdir. Halk yoksulluk içinde açlıkla, yoksullukla, adaletsizlikle, sistem sorunlarıyla ve liyakatsizlikle mücadele ederken başkanı ortalarda görmeyiz ama bütün sayfalar boyunca varlığını hissederiz. Bütün bunlar romana evrensellik katan özelliklerdir. Necib Mahfuz’un Cebelavi Sokağı’nın Çocukları kitabında da benzer bir durum vardır.
Guatemala insanını anlamak için köklere inmek, o büyük kültürün etkilerini araştırmak ve anlamak gerekir. Miguel Angel Asturias’ın kitapları Latin Amerika kültürünü ve Guatemala insanını anlamak için eşsiz birer kaynaktır.
Editör: Buse Karabulut
Kaynakça
Asturias, M. A. (2020). Sayın Başkan. İstanbul: Yordam Kitap.
- Fuat Sevimay İle Gör Bağır Kitabı Üzerine Söyleşi - 22 Ekim 2023
- Guatemala’nın Nobel Ödüllü Yazarı M. A. Asturias’ın Sayın Başkan Kitabı Üzerine - 31 Ağustos 2023