Yazar: 19:05 Öykü

Dikensiz Bahçe Hayali

Kanım dondu anam, kulaklarıma bir ateş yürüdü. Sen tut, çiçeği burnunda nişanlına madik at. Madik derken az buz bir şey sanma haa! Duyar duymaz kan beynine sıçramış yavrucağın. Hışımla kalkıp sokağa koşmuş. Eee Alaaddin durur mu? Çıplak ayak basmış ardından. Hacer önde, Alaaddin arkada perme perişan mahalleden çıkıp koruluğa girmişler. Orada yıllardır ovayı sulayan bir gölet var. Bildin mi onu? Hah işte, sen durup da iki saniye bile düşünme, sal içine şoklu bedenini. Kaskatı kesilmiş Allah’tan. Çırpınsaymış göletin killi çamuru onun da telaşlı bedenini aşağı çekermiş diyorlar.  

Alaaddin belki birkaç dakika sonra varmış gölete. O vardığında Hacer’in kaskatı vücudu suyun orta yerinde bir kayık gibi sallanır dururmuş. Çok korkmuş tabii, öldüğünü düşünmüş. O can havliyle Alaaddin de girmiş suya. Girmiş girmesine de bizim buraları bilirsin. Denize kıyısı yok, su namına yakınlardan akan bir dere var ama kışın kimse cesaret edip giremez, e yaz aylarında da öyle çekilir ki ancak iki ineği sularsın da üçüncü böğüre böğüre ölür. Bu yüzden kimsecikler yüzme bilmez. Ha hali vakti yerinde olanların denize gittiğini biliriz. Mutlaka yüzme biliyorlardır da gidiyorlardır ya da işte laf olsun, namım yürüsün hesabı. O tarafını bilemem. Keşke Alaaddin de onlardan olsaydı ama nerdee anam? Adam ekmek parası kazanayım diye kırk iş birden tutardı da gene de perişanlıktan kurtulamazdı.  

Yaa ya, işte sen de durumu anlamışsındır. Ne yapsın adamcağız, biricik kızı boğulurken göletin manzarasını mı izlesin, oturup yüzme bilen birilerini mi beklesin? Hacer’in düşünmeden kendini saldığı sulara o da salmış ihtiyar bedenini. Ancak onun telaşı Hacer’e bir fayda sağlamamış. Biricik kızına varamadan çırpınmaya, çırpındıkça da ayağına yapışan kilin ağırlığı ile suya gömülmeye başlamış. İşe bakar mısın anam? Hacer suyun üstünde baygın halde salınırken, bizim Alaaddin kendi canından olmuş.  

Olay olduğunda ikindi sularıymış diyorlar. Akşam su bekçisi kapakları kontrole gelince Hacer’i kıyıda baygın bulup jandarmayı, ambulansı aramış. Belki bekçiyi de hatırlarsın sen, hani şu bizim teyze uşakları Ziyagil yok mu? Onların büyük kızları Sevgi vardı, sevimsiz bir şey işte, bildin mi onu da? İşte onun kocası olur. He gız he, Dalgınların Ahmet. Neyse Allah’tan önce ambulans gelmiş gölete, Hacer’e oracıkta müdahale edip canlandırmışlar. Ambulansa attıklarıyla kazanın yolunu tutmaları bir olmuş. Çok geçmeden jandarma da gelmiş. O gelmeden de mahalleliyle dolmuş göletin etrafı. Birkaçı Alaaddin’i de Hacer’in peşinden yalın ayak, perme perişan koşarken gördüğünü söyleyince çoğunun kanı donmuş. Jandarma komutanı işin boyutunu anlamış. Yukarılara birkaç telefon birden edip göletin çevresini güvenlik şeridine aldırmış. Ahaliyi de biraz uzaklaştırmışlar. Bir saate dalgıçtı, teçhizattı her şey hazır edilmiş. Gölet dediğin birkaç tarla büyüklüğünde bir şey. İşte çoğa sürmeden zavallı Alaaddin’in cesedini tanınmaz bir halde çıkarıp torbaya yatırmışlar. İkinci ambulans da ağıt yaka yaka onu alıp götürmüş.  

İşin ilk şoku atlatılınca bin bir dedikodu birden aldı başını yürüdü tabii. Neler neler demediler anam! Güya Alaaddin Hacer’i sevdiğine vermemiş de zorla Dımbılların Ali’yle nişanlamış falan filan. Yok anam yok, küllü yalan! Ben bilmiyor muyum Hacer’in Ali’ye kendi rızasıyla vardığını? Dedim ya, işin aslını Allah bilir ama bana en yakın o ihtimal geldi. Yoksa aniden evden sıçramak, varıp kendini gölete bırakmak kolay iş midir allasen? 

Dediklerine göre bu Ali denen deyyusun bir de şeherli yavuklusu varmış evvelden. Bunun burnu havada bir anası var, tanırsın işte canım, başka Güllü mü var buralarda? Adındaki güllere bakma, dikenleri daha meşhur bu zalım karının. Düşünmüş ki şeherli bir geline laf geçiremem, her şeye çemkirir de gün yüzü göremem. Yazdırmış, çizdirmiş hocalara. Allem kallem edip Hacer’i sokmuş Ali’nin beynine. “Bildiğinin bir derdi olur Ali’m canım, bilmediğin dert yükü. Yarın buraları dar gelir şeherli kızına, seni de sürükler götürür peşi sıra. Başka evladımız da yok, bunca bağın bahçenin geliri bakımcılara mı kalsın guzum Ali? Sonra arkamızdan ne derler, bir düşün!” 

Yok anam yok, Ali dediğin serseri bir mayın. Hiç kanar mı bu tür şeylere? Bir görmekten ne çıkar deyip nazar etmiş Hacer’e. Eee Hacer desen gonca bir gül, kılçıksız bir akarsu balığı, senesine varmış varmamış bir kır kuzusu… Ne dersen de, alem böyle güzeli her kapıya nasip etmez. 

Zavallı Alaaddin, düşündü ki kızı rahata erer, bu fakirlikten kurtulur. Belki Güllü’yü de rahmetli anası yerine kor. Adam ekmeğinden, kızının istikbalinden başka bir şey düşünmezdi ki Güllü’nün ne menem bir gacı olduğunu bilsin, Ali’nin orada burada hovardalık peşinde ağ salladığını duysun! Neyse işte bizim Güllü şeysi tek celsede hallettiydi bu işi. Hem Alaaddin’i hem Hacer’i daha ortada laf bile yokken ikna etmesi, aslına bakarsan şaşılacak şey değil. Paranın hediyesi bir dil var ki bu Güllü’de, mitinglere götürsen bana mısın demeden iki saat konuşur da tezahürattan sesin kısılır, alkışlamaktan ellerin kazma kürek patlağına döner alimallah. Uzun lafın kısası, şeytan bunun yanından geçerken tüyünün birini emanet bırakmış anam! Bu da bana mıdır diye düşünmeden kapıp sokmuş koynuna. Elbiz kulağına kurşun, aman düşman başına, tık tık! 

Tabi şimdi bunları konuşmanın sırası değil anam! Duydum ki Hacer kendine gelir gelmez babasını sormuş. Cevap yerine serumuna bir iğne daha katıldığını görünce anlamış işi. Hastaneyi başlarına yıkmış feryat figan. Şimdi sakinleştiricilerle bütün duyguları donuk bir vaziyette geziyormuş hastane koridorlarında. Tabi tabi, böylelerini hemen taburcu etmezler. En az iki ay daha orda diyorlar. Diyorlar demesine de bana kalırsa iki sene de tutsalar orada, bu kız çıkınca bildiğinden şaşmaz. Eee, babasının ölümünden de sorumlu tutar kendini. Ne desek boş. Allah Eyyüb sabrı versin.  

Ali mi? Boyu devrilsin, olanları duyar duymaz kaçıp gitmiş. Duyduğuma göre savcıya Ali’nin adını vermiş Hacer. O şokla nasıl aklettiyse etmiş işte. İntikam soğuk yenilen bir yemektir, derlerdi ama anlaşılan Hacer bu yemeği sıcak seviyormuş. O saat Güllü’nün konağını basmış jandarma ama elleri boş çıkmışlar içerden. Kim bilir belki de şeherlisinin yanındadır Ali şimdi.  

Bakma, bunların böyle göründüğüne haa! Paranın verdiği bok hepsi, yoksa ne yürek var bunlarda ne de o yürekte vicdan! Vicdanları kurusun tabii. Mahalleli hepsini bilir eder de yalakları boş kalır diye yüze çıkmazlar. Ben susmam anam, her gelene anlatıyorum bu işin müsebbiplerini. Herkes ektiğini biçsin. Şimdi çıksınlar da göreyim bu işin içinden! İşin aslı öyle olmasa bile gören yok eden yok, en az iki sene çıkamaz mahpustan diyorlar. Alaaddin’i suya attığına ihtimal vermiyorum ama zavallıların sakin serin hayatlarına ettiklerine bakarsan yirmi yıl bile az gelir bu deyyusa. Güllü karısı da oğlunu eve bağlayacağım diye elin masumlarına ettiğini çeksin.  

Neyse bizimki döndü işten. Şimdi telefonda görürse ateş püskürür. Vay efendim kendisi akşama kadar çalışıp didiniyormuş da ben konu komşuda, olmadı telefon başında dedikodu edip duruyormuşum. Yaşayan orada, yaşatan orada anam, günahı konuşana kalacaksa ne anladık bu işten? Konuşmayalım da Güllü gibilerin dikenleriyle dolsun mu bahçemiz? 

Aldırmam telaşlanma! Yarın Alaaddin’in mevlidi var, işin nerelere vardığını öğrenir ararım seni. Hadi kal sağlıcakla.  

Latest posts by Burhan BARAK (see all)
Visited 43 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version