Alman Dışa Vurumculuğunun En Çarpıcı Örneği
Yönetmen: Henrik Galeen, Paul Wegener
Oyuncular: Paul Wegener, Lyda Salmonova, Albert Seinrück, John Gottowt, Carl Ebert
Yapım: Almanya
Yapım Yılı: 1915
Süre: 76 dk. (Kısmen kayıp)
Dışa vurumculuk (ekspresyonizm), doğanın olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımıdır. Resimde, edebiyatta, tiyatroda, müzikte ve sinemada etkisini göstermiştir. Yönetimsel ve ekonomik çöküntü ortamındaki Almanya’da pozitivizm, naturalizm ve empresyonizm akımlarına karşı olarak ortaya çıkan dışa vurumculukta amaç, geleneksel kuralların dışına çıkarak gerçeğin biçimini bozmaktır.
Sinemada Alman dışa vurumculuğu özellikle I. Dünya Savaşının etkileriyle ortaya çıktı. Dışa vurumculuğun temel özelliği, gerçekçi gözlemler yerine kaygılı içgörüyü yansıtmasıdır. Alman sinemacılar mizansenin olanaklarını kullanarak kendi özgün stillerini yarattılar. İlk dışa vurumcu filmler: Golem (1915), Dr. Caligari’nin Muayenehanesi (1920), Bir Dehşet Senfonisi (1922), Fantom (1922) olarak sayılabilir. Bu filmler gerçek-dışı ve çoğunlukla absürt dekorlarıyla, ışığın ve gölgelerin abartılı kullanımıyla akıma uygun biçimsel özellikler taşıyordu. Bu karanlık ve karamsar akım, Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi ve birçok Alman sinemacının Hollywood’a göç etmesiyle Amerika’ya taşındı. Özellikle korku türü, dışa vurumculuk akımından bariz biçimde etkilenmiştir.
Der Golem, aslında bir Yahudi halk masalından ve aynı zamanda Gustav Meyrink’in ‘Golem’ isimli romanından uyarlama. Filmin bazı sahnelerinin de kısmen kayıp olduğunu belirtelim. Paul Wegener esasında Golem’i bir üçleme olarak çekti. Birincisi: Henrik Galeen ile iş birliği yaptığı ve burada üzerinde duracağımız Der Golem, ikincisi: The Golem and the Dancing Girl (Golem ve Dans Eden Kız), üçüncüsü de The Golem: How He Came İnto the World (Golem: Dünyaya Nasıl Girdi.)
Filmimize gelecek olursak; açılış sekansında Haham Löw’ün, görkemli çatısından yıldızlara baktığına ve Yahudileri bekleyen büyük bir talihsizliği gördüğüne şahitlik ederiz. Haham Löw bunun üzerine asistanına ve kızına Haham Jehuda ile görüşmesi gerektiğini söyler. Görüşmesinde Haham Jehuda’ya, 16. yüzyıl Prag’ında II. Rudolph’un yönetimi altındaki Yahudileri büyük bir felaketin beklediğini iletir. Zaten kısa bir süre sonra kral, Yahudilerin yaşadığı gettoları boşaltması yönünde bir ferman yayımlar.
Haham Löw, bunun üzerine kavmini korumak için hünerlerini konuşturarak bir büyü ile kilden ve en önemlisi Astaroth’un (şeytanın) ruhundan Golem’i yapar. Golem uzun boylu, iri yarı, insanımsı bir görüntüye sahip, ancak dünyevi olmayan bir hizmetkardır. Yıldızlar uygun pozisyona gelince Haham Löw harekete geçerek Golem’e hayat verecek sözcüğü Astaroth’un ruhundan öğrenir. Filmde dışa vurumculuğun göstergeleri olan bol ve abartılı makyajlara sıklıkla tanık oluruz.
Golem hayat bulunca tıpkı bir hizmetkar gibi çalışmaya başlar. Öyle ki inek sağar, hatta alışveriş bile yapar. Hahamın asistanı bu anlarda Golem’i kendi çıkarları için kullanmaya başlar. Bu bölümlerdeki abartılı oyunculukların bir sebebi dışa vurumculuğun kişisel özelliği iken, bir diğer sebebi de o dönemki filmlerin sessiz olmasıdır. Haham, kavminin göçünü önlemek için bin bir rica ile Golem’i kralla tanıştırmaya götürdüğü zaman, saraydaki ahalinin verdiği abartılı tepkiler dışa vurumculuğun bilinçli abartılı oyunculuğuna en güzel örnektir.
Kral, hahamdan Golem mucizesi dışında bir gösteri daha istediğinde, haham onlara tanrılarını göstereceğini, ancak bu esnada mutlaka sessiz olmaları gerektiğini belirtir. Bu sessizlik çağrısı sonrası, ahali tanrıların görüntüleriyle alay edince, saray yıkılmaya başlar ve haham, Golem aracılığıyla sarayın yıkılmasını önler. Kral bunun üzerine hahamı ve kavmini affeder. İşte tam da burada ortaya bir problem atan haham, aynı zamanda o problemi çözen kişi olarak saygınlık ve ödül kazanır.
Filmin devamında, Golem’in amacını tamamladığını ve bundan sonra onun artık kötülükten beslenmeye başlayacağını düşünen Haham Löw, Golem’i yok edecekken asistanı buna engel olur. Hahamı acilen tapınaktan beklediklerini söyler. Çıkarcı asistan, hahamın kızını kralın şövalyesi Florain’le yakalayınca Golem’i kullanarak Florain’i etkisiz hale getirir. Golem kontrolden çıkar ve hatta hahamın evini yakar. Çarpıcı bir biçimde insanlara zarar vermeye başlar. Belki de Golem, o dönemlerde sürekli bir savaş halinde olan insanlığın, kendi kendine yoktan var ettiği problemleri tasvir eden bir figür olarak karşımızda dikilmektedir.
Yangın diğer evlere sıçrayınca Haham Löw bir büyü ile duruma el koyar. İnsanlar haham ikinci kez kavimlerini kurtardığı için ona şükranlarını sunarlar. Haham yine bir probleme sebebiyet vermiş ve onu çözmüştür. Bu aksiyon, dönemin sancılı politik atmosferini de yansıtır. Dönemin politikacılarının ve mevcut siyasi kargaşanın ortaya çıkardığı problemler bir süre sonra aynı politikacılar tarafından geçici olarak çözülmekte veya çözülüyor gibi görünmektedir.
Filmin karamsar atmosferi ve Yahudiler üzerinden yaptığı okumalar belki de çeyrek asır sonra ortaya çıkacak olan Nazi soykırımına ışık tutan bir öngörü olarak da adlandırılabilir Frenkestein, Dracula, Godzilla, gibi örneklerde de gördüğümüz; korkunç görünümlü, ve insanlar tarafından bir türlü anlaşılamayan canavar betimlemesinin sinemadaki ilk örneklerinden olan Golem, arka planına yerleştirdiği o dönemki Yahudilerin yersiz yurtsuzluğu irdelemesiyle, sinemada kendisinden sonra ortaya çıkan canavar imgeleminden ayrı ve daha ileri bir seviyede bulunmaktadır.
Not: Bu yazının giriş bölümündeki akım tanımlarında wikipedia web sitesinden yararlanılmıştır.
- Tacenda - 16 Mayıs 2023
- Ucuz Bir Röprodüksiyon - 31 Mayıs 2022
- İskandinav Sineması | Flee Film İncelemesi - 9 Nisan 2022