Bazen dünyada ne yaptığımı, hangi yolda neden yol aldığımı anlamakta zorlanıyorum. Her şey anlamını kaybediyor sanki. Hatta bir anlam aramayı bile unutuyorum. Anlamak istemiyorum çevremde olup bitenleri. Sevmek, bilmek, aramak yorucu hale geliyor. Hiçbir şey yapmamanın sıcak kucağına bırakmak istiyorum kendimi. İşte o zaman da tüm gerçekler ve sorumluluklarım toplanıp dikiliveriyorlar önüme mermerden bir heykel gibi. Çok hissetmenin ve çok anlamaya çalışmanın mağduruyum hayatta. Çevremdeki somut varlıklarla değil, soyut hayal gücümle yaşıyorum. Özlemlerle dolmuş kalbim yenilerine yer açmamak için kapattı kapatacak tüm kapılarını. Bir özleme daha tahammülü kalmadığını hissediyorum.
Her insanın kendi başına bir dünya olduğunu bilerek, kendi çoklu dünyama kimseyi almadan sadece geçip gidiyorum. Kalıcı olmadan yaşamaya çalışsam da düşlerimdeki tek dünyaya hasretim hiç tükenmiyor. Güven sarayları yıkıldı kalbimin. Gerçekliğin soğuk ve yakıcı ayazı çarpıyor yüzüme. Anlayamadığım ve anlaşılamadığım bedenler arasına her gün bir parça katarak ve kendimden bir parça kaybederek sonunu göremediğim ışıksız yollarda zaman tüketiyorum. Çocuksu yanım kaybolmuş. Geçici güzelliklerle kendimi avutuyor, kalıcı bir şeyler bırakmak için çabalıyorum. Çevremde hemen herkesi etkisi altına alan birçok olaydan etkilenmemekte diretiyor, yapay bulduğum birçok geçici zevkten çabucak soğuyorum. Aşkımın kaleleri savaş sonrası enkaz gibi her bir köşesinden yara almış; ayakta zar zor duruyorken, enkaz altında kalmış tüm güzel hislerimi kalemimle arıyorum. Kayboldum kendi dünyamın yeryüzüne sıralanmış karmakarışık yollarında. Kendi dünyamda kendimi arıyor, kendi kendime hasret yaşıyorum.
Mesafeleri kalplerin yakınlığıyla ölçerken, en yakınlarıma karşı mesafelerimi somutlaştırmaya çalıştığım çerçevelere sığdıramıyorum. Tüm eksikliklerimi yine başkalarıyla tamamlamaya çalışıp kendi kendimi unutuyorum. Hatırlamanın yorucu hüznünü hem kalbimde hem ruhumda hem de bedenimde yaşıyorum. Gözlerimin ışığını kendim yakıp kendim söndürüyorum. Başkasına gerek yok aslında, kendi kendimi yaralıyorum. Sıradanlıktan uzaklığa özlemim, sıradan bir hayat mutluluğunun gerçekliği arasına sıkışmış bekliyor ve ruhumu ne yaparsam yapayım istediğim özgürlüğe ulaştıramıyorum. Hava soğuk, çok soğuk ama esas soğukluğu ben kalbimde yaşıyorum. İstemek ve istememeyi istemek hasretiyle yanan kalbimin yaralarını sarmaya çalışırken yorgun düşüyor, yorgunluğumu dinlendirecek şifayı ilmimin yetersizliğiyle aramaya çalışıyor, fakat bulamıyorum. Neyi beklediğimi bilmeden bekliyorum hiç gelmeyecek olanın kapısı önünde. Uykusuz ve yorgun ama hep aşkla dolu…
Aşka aşık beyaz bir kadınım, gri şehrin bulutları altında. Görünmezim, bilinmezim, gelip geçenim, hiç kalamayacak ve bulunamayacak olanım. Neyin koşuşturmasını yaşadığıma şaşkınlıkla uzaktan bakanım. Akıl ve kalp yolumun arasına sıkışmış bir o yana bir bu yana savrulanım… Hiç ait olamayan, hep arayan, sorgulayan, bilmeye çalışan ama hep gizli kalanım. Yanlış yolların sesi kısık uyarı çığlıklarını yüreğinde taşıyan, artık bağırsa bile bir fısıltı duyuramayacak olanım. Şifayı kalemimin sihirli gücünde ararken kim olduğumu sık sık unutanım. Başka bir kalp içinde yaşamak isteyen ruhunu en büyük hayal kırıklıkları hapishanesinde tutsak bırakanım. Yorgun hem bedenim hem ruhum hem de düşlerim. Geçiciliğin kalıcılığını aramakta aklım. Yolcuyum bilinmezler diyarında. Etrafı kalabalık ama tek başına bir yolcuyum. Kendi kendine bile anlaşılamayan yine de anlaşılmayı uman bir yolcuyum. Geçip gidiyorum. Zaman eksiliyor, günden güne ben eksiliyorum ve korkuyorum yok olmaktan. Bir gün olmayacağımı unutup kalıcı olmaya çabalarken kendimi yalan dünyanın acı şarkısının notaları arasında ve yine kaybolmuşken buluyorum. Hayret… Hâlâ içimde sevgi taşıyorum. Kalbimdeki tüm sevgiler de benimle birlikte toprak olacak bir gün. İşte o zaman yaşamaya devam edeceğim toprak üzerindeki tüm yeşillerde. Her şey toprakla son bulacak, biliyorum. Yabancısı değilim, hoşça kal mezarlığının daimi müdavimiyim.
- Yerçekimsiz Gökyüzü - 10 Ekim 2024
- Antika Vazo - 20 Ağustos 2024
- Portakal Çiçeği - 9 Mayıs 2024