Yazar: 17:30 Şiir

Bir Hayalet İçin Mektuplar

1

  1. doğuda, nehrin kaç ay donduğunu görmeye giden kadının, rahminde kristalleşen yumurtasıyla, suyun gümbürtüsünün, düğün alaylarının sağır yerinde, orada. kasığında kanı kurumuşken yıldızlar altında hızlanan gündüzün, çok değerli o gök olayını, gözleri dolduğundan seçememiş.
  2. gecesine kaburgaları sayılan köpekler gibi döndüğü karnaval. alkolün, gün görmenin, mutluluk pornosunun. stilettolarla, platformlar, mayolar ve boy aynalarıyla kurulu düzenini, trençkotuna girip girip saklanan bacaklarını, salt sevince yer tutan kötü öğrencisini yaşamın, öptüler. arzu tutmayan taklidiyle: yakalamak.
  3. soğuk kırıldığında nehir ve göl ağaç kabukları gibi çatlamıştı. fotoğrafı yoktu sandallar gibi batan soğuğun. nergise giden kızağıydı bahar. sırtlan sürüleri, dolmuşlar ve metrobüslerle, bayrak gibi sallanan asma köprüleri geçerek gitti, rüyanın ve senin aşkının ulaşamadığı yerlere.
  4. talihle aşık atan köpekler, korkunç gözleriyle azaltırken kanlarını, şairler, akbabalar ve sırtlanlar, tabiatın döngüsünü tamamlamak üzere yola çıkmıştı.

2

  1. döndü. kapkara kapılarıyla düşmek. seni bir kara içinin trenlerine. bindirip yaban alaylarına, kesişmeyen hicretlere. göndermek su diye bir bardak bozkır bilmeye. gizlenen ayasına çekmecelerin, hatıra kutularının, solan biletlerin ve tabiatta aramaya çıktığım gözlerinin, eline kın yaktım ya kızıl hem kızgın.
  2. kuraktı dili. kurakta yangı gibi bekliyordu yalgız. kursakta büzgüydü ağzı. ve iri ellerini gördükçe düğümlerin, iltihaplar, döküntüler ve garıyla rüyaya binmenin, hamle çıldırıyordu. kazan kazan doymak kaynıyordu rahim.
  3. memelerim, diyordu. yerinde durmuyor. durmayan şeyler göstererek, bunlar benim memelerim, diyordu. gümüşlere takıp sunuyordu kaynayan yerlerini. bir ağacı, geceyi ve rayları gösteriyordu. avuçlarına alıyordu, güzel mi diyordu. gel gösteriyordu. yüzünde şakayıklar açıp açıp tohuma kaçıyordu. şakayıklara benzeyen harelerine memelerinin iğneler geçiriyordu. süt kaynatmayı düşünüyordu, çiğ keselerine sağrısının. kılavuz çizgilerini benler işaretlemişti öpüşlerin. çiğ bekliyordu. 
  4. bir bacağını soyup gösteriyordu kuru yel, okşuyordu, bak diyordu. bacağımı okşadığı için yel, cildim pütür pütür. ve ensesinde saçları, kucağa alınmak isteyen bebek, ağlıyor. yel duruyordu. uzun bir yerden sesler getirip duruyordu. yoldan araba geçse onu getiriyor. bela bağırsa onu. kavrulan sesiyle seyrek ağaçlar getiriyordu. kokusunu getiriyor. diğer bacağını kendi açıp gündüzün gözlerine tutuyor: işte buralarım bile var!
  5. yorgundu gün, görülmemiş. yüzüstü yattı memelerini kaldırarak. aydınlık sürüyordu büyük bir kedi gibi büküp kaldırdığı poposunu. bir filmden bahsetmeye başladı. anlamlarına kelimeleri yetmedi. bak dedi sonra. sözlerini unuttu. arı vızıldıyordu dölleyecek zamanlarına bakınarak anın. bu öyle zamandı. biraz kaldı. poposu yorgunluktan düştü. gelmeyecek misin?

3

  1. düşecek tutunuyordu yatağına hazzın. bir aklı başkasında duruyordu. diğeri yok. jelatin tırnaklarını geçirerek nevresimin engebelerine, hadi diyordu. saatler, dakikalar, saniyeler, bir bir sırasına girmişti. bıraksa boşalacak zembereği, kuyruğunda. uzayan yerlerine sürtünerek, okşanmamış, sakil bir iz bırakıyordu. hadi diyordu. bayatlayan iştahı kandıracak.
  2. sızılı bir kaynaktan geliyordu. bir balık pazarı, bir süt danası sever gibi, kesecek şeyler arıyordu. yarığı günün altında ısınan suydu. oksijenin ve dalların dokusu çıkıyordu. boyayıp boyayıp basıyordu, yalnızlığını onun. kim bulsa dövecek.
  3. söndü mum özensizliğin rüzgarında eti. ne aldı ne verdi zamana. ne eridi ne tamdı. gürültü istedi, biraz dumana kaçmak, masal uykusu. evvel zaman içinde, okşanmış derilerini pul pul terleten, bir aşk yaşarmış. ama burada değil işte. kamçılar azdırırsa yeni bir yelin, ışığı vurursa duvarımıza, diye umdu, biraz bekledi. dili kurumuştu, dilinde ıslatmadı. sürmek istedi onun, eskiyen bir tabak gibi soluk benzine.
  4. gerçek kılmaya adanmış yerleri, yenilmiş adamlar gibi dönüyor gününden. iflasın yüzü, dayanağın yüzü, yoksunluğun yüzü. ikindi ufku uzaklaştı koynundan. ona ait olmayan her şey onun olmayı da reddetti. ve yürüdü ormanına, hayvansız, cadısız, rüyasız. bomboş bir masalsızlığa.
  5. dahası, işkencehaneden otele çevrilen hanların, koynunda sevişmek.

Editör: Melike Kara

Latest posts by Oğulcan Özkan (see all)
Visited 17 times, 2 visit(s) today
Close
Exit mobile version