Genç yazarlara tavsiyelerinizi sorsak, ne dersiniz?
Genç yazarlara, tavsiye değil de, tavsiye ne haddimize, daha çok kendimden misal verebilirim, hani o da kaç para eder bilmiyorum, “ben olsam” ne yapardım, ki bu ben bu bağlamda hakikaten ben oluyorum, neyse, efendim öncelik daima uçuş modu. Her manada uçuş modu. Teknik olarak bağlantıyı keseceksin bir defa. Aletleri uçuş moduna alacaksın, bütün takım taklavatı. Elektronik, mekanik, organik. Her şey duracak. Mümkün olduğunca uzun süreler hem de. Çevrende öyle dın dın, pıt pıt, çıt çıt olmayacak. Belki biraz müzik ama o da eski usül. Kaset, plak filan gibi yani. Sonsuz çalar değil. Bitti mi bitecek cinsinden. Bunun da busu var diyeceksin, kalkıp kahve koyarken B yüzüne geçeceksin. Perdeleri çekip ilham veren şeyler okuyacaksın. Öyle klasikmiş, herkes çok beğeniyormuş, yeni çıkmış, çok satmış, okunması lazımmış filan değil. Zihnine, ruhuna ne iyi geliyorsa. Kendi yazar(lar)ını keşfedeceksin. Kafası kafana uyan. Kafası güzel, kafası bi’ dünya. Seni uçuracak. Birlikte uçuşa geçebileceğin. Uçuş moduna. Sokağa fazla çıkmak da şart değil. Ortalıkta görünmeden de olur. Hele yazma saati geldiğinde, gömüleceksin. Kaybolacaksın. Dikkati dağılır insanın dışarıda. Bence yani.
Tek kitapla silinip gidenlere ve ne olursa olsun yazmaya devam eden, ama bu süreçte yayınevleri tarafından reddedilenlere ne dersiniz?
Zor soru. Yazmak ayrı iş, yayınlatmak bambaşka. Tek kitap, çift kitap, üç kitap fark etmez. Öyküye daima kapısı açık bir tekke vardır: dergiler. Taşıyacaksan odunu oraya taşı. Son tahlilde kendine şunu soracaksın: Tek satırının yayınlanmayacak olduğunu bilsem bile yine de yazar mıydım? Yanıt “evet”se devam. Değilse de değildir, bildiğimiz dünyanın sonu. Bence yani.
Başar Başarır hakkında ne dersiniz?
Elli yaşında emekli oldum. Nihayet her şeyimle yazabilirim. Bakalım işe yarar bir şey çıkacak mı heybeden? Şimdilik geç kalınmış, pek başarılamamış bir projeye benziyor. Ama o da olur. Sorun değil, bence yani…
Sponsor bulamayan, ama iyi yazarları -no name- bünyesinde bulundurmasına rağmen matbuya geçemeyen dergicilere ne dersiniz?
Matbuya geçmeyin zaten. Dergi dijitalde yeşeriyor artık. Para bulunsa dahi yaratıcı projelere yatırılmalı. Ne bileyim, okur oylamasıyla “yılın en kötü kitabı”nı seçmek gibi, ama okumuş olmak şartıyla. Bence yani.
Yeniden hayat güzel olur mu, ne dersiniz?
Onu bilemem. An itibarıyla zınk diye durup başa dönmeyi istemem doğrusu. Demin dedim ya, 1970’ten beri ilk kez sadece kendi istediğim şeyi yapıyorum. Bunu bir süre denemeden hiçbir yere gitmem. Ölmem bile. Böyle biraz takılırım. Hem yaşla beraber insan bazı gereksiz ayrıntılarından sıyrılıyor. Hırslar, lüzumsuz ihtiraslar, zehirli arzular filan. Yapraklar dökülünce geriye kalan steril bir kafa ve çürük bir vücut. En iyi kombinasyon. Steril kafa çürük vücutta bulunur. Yazın bunu kütüphanelerin kapısına. Yeniden hayata ölünce bakarız. Bence yani.
- Polisiye Sesler: Alper Canıgüz - 20 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Halis Dokgöz - 13 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Timur Soykan - 6 Mart 2024