Leyla: Eve geldiğimde, yaşadıklarımı ben yaşamamışım gibi hissetmem açıkçası içimi kırıyor. İnanmıştım, inancımı özgür kılmıştım. Uzun sürecek bir hayal kırıklığı bütün hayatıma yayılacak, bana mutluluğu yaşamak için uzun süre alan bırakmayacak. Farkındayım, ruhumda biriken ter, üstüme düşecek yağmuru kurutacak. Zaman duracak, ben her gün bu kötü biten ayrılığı düşündükçe öleceğim. Neyin bedelini ödediğimin bilincinden çok uzağım. Tanrının bana reva gördüğü ceza canımı çok acıtıyor. Her anı cehennem kılan duyguları her hücreme dağıtıyor. İnsan, düşündükçe tükenir mi, evet. Oysa ne umutlar beslemiştim, her gün uzaklaşan aşka. Ben yaklaşacağımı umdukça, benden daha uzaklara düşen sevdanın kabusa dönüşmesine izin verdim. Kalbimin kokusunu unuttum, yüzümün çehresini infaz ettim. Tekrar dünyaya gelebilmek için kaç nisan geçecek, kaç bahar tüketmeliyim Leyla olabilmek için.
Kadıköy’ün arka sokaklarında serin bir nisan ikindisiydi. Mustafa, Leyla’nın karşısında oturdu, gözlerine bakmamak için çay bardağını elinde gezdirerek çayın tükenen kısmında Leyla’ya sarf edecek sözcükleri planlıyordu. Ama aklını boğan bin türlü kederin kalbine acı vermesini azaltamıyordu. Bir pişmanlık yumağı sardı bedenini, doğruyu söylemeyi aklından bile geçirmemesi onu ağır bir şekilde yaralıyordu. Ama düştüğü durumu açık bir şekilde konuşarak bitiremezdi. Bunu yapamazdı, çok kötü biri olduğunu açıkça duyuramazdı. Ama bunu Leyla’ya belli ettirmemek için var gücüyle direniyordu. Bu duyguların altında büyük pişmanlıklar gizliydi, yaptığının bedelini ödememek için bitmek üzere olan bir ilişkiyi daha çabuk bitirme telaşını günlerdir en yakıcı şekilde yaşıyordu. Leyla’ya karşı yaptığı büyük hatayı ona hissettirmeden ilişkiye son vermenin sonuna geldiğini zannediyordu. Hem acı hem de mutluluğu aynı anda bedeninde taşıyabilecek sahtekarlığı kalbinin bir köşesinde bastırıyordu. Ama o bunu ustalıkla yaptığını düşünürken, birazdan Leyla’nın söze başladıktan sonra duydukları karşısında yaşayacağı şok ile kurtulma sevincinin daha ağır bir acıya yerini bırakacağının farkında değildi.
Leyla on beş dakikadır karşısında oturmuş tek bir kelime etmeden Mustafa’nın yüzündeki ifadeyi yakalamaya çalışıyordu. Yaptığının farkında mıydı? Yaptıklarından dolayı yaşadığı pişmanlığı açık yüreklilikle söyleyip bir şans daha isteyecek miydi? Leyla bunları düşünürken, sabah erken saatlerde Leyla’nın telefonu çalmış, öteki ucunda Mustafa’nın biraz hüzünlü konuşmasıyla, artık bu ilişkiyi yürütemeyeceğini, ayrılmaya karar verdiğini aniden söylemesi karşısında donmuştu. Leyla bu konuşmayı bekliyordu ama Mustafa’nın böyle telefonda umursamadan ilişkiyi hemen bitsin diye konuşacağını beklemiyordu. İçinde beslediği umut, iki dakika içinde büyük bir nefrete dönüştü. Ucu iki yere varacak bir kararı bekliyordu zaten, ya Mustafa hatasını anlayarak her şeyi doğru bir şekilde anlatarak ölmek üzere olan ilişkiye gerekli olan canı bağışlayıp sonsuza doğru gidecek bir yola yürüyeceklerdi ya da Mustafa yaptığı hatanın haklı bir tarafı olmadığını belirtip ilişkinin yürümeyeceğini, yaptıklarından dolayı bir daha Leyla’nın yüzüne bakamayacağını açık bir yüreklilikle söyleyerek ilişkiye son vereceğini bekliyordu. Ama hayal dünyasında kurguladığı beklentinin ikisi de olmadı. Leyla’yı şaşırtan yaptığı hatanın sözünü bile etmeden ilişkiyi telefonda bitirmeye çalışması , Leyla’da büyük bir nefret ve kin besledi. Leyla, telefonda biraz duraksamış sonra ağzından zor da olsa dökülen kelimelerle böyle bir karar almanın yaşadıkları ilişkiye saygısızlık olacağını söyledi. Mustafa, “Peki,” diyerek lafı çok uzatmadan her zaman buluştukları yerde yüz yüze konuşmak için buluşabileceklerini söyleyebildi.
İkisi neredeyse aynı anda gelmişlerdi. Mustafa herhangi bir masaya yönelerek oturdu, arkasından hemen içeri giren Leyla masaya doğru yönelerek, sadece ağzından çıkan “Merhaba,” sözcüğünü boşluğa bırakarak aynı masaya oturdu.
Leyla, onu karşısında gördüğünde adını tarif edemediği bir sancı yaşamaya başladı. Ama belli ettirmemek için var gücüyle direniyordu. Acı çekiyordu ama gururuna sarılarak artık bir yabancı olarak gördüğü Mustafa’ya güçlü görünmeye çalışıyordu. Son darbeyi vuracak gücü kendinde toplayarak, Mustafa’nın söze başlayıp hiç müdahale etmeden bitirmesini bekledi. Mustafa’nın umursamaz gibi görünen tavırları o sancısını git gide azaltıyordu. Leyla, üzülme ve tiksinme duygularının birbirine girdiği bir ruh halini üzerinden bir türlü atamıyordu.
Mustafa ayrılmaya karar verdiğinde gerçekten acı çekiyor muydu yoksa azalan sevginin ardındaki perdede saklanan affedilmez hatanın farkındalığın ağırlığı altında eziliyor muydu? Yoksa artık verilmiş kesin kararın söze dökme eylemini mutlulukla mı oynuyordu?
Leyla’ya onu tanıyamamanın yanılgısı çok ağır gelmişti. Olana bitene anlam veremiyordu. Zaten insanları tanımakta hep güçlük çekmişti. İki yıldır birlikte yaşadığı insandan bu kadar uzak oluşunu görmek, içinde biriken acıyı katlanmaz hale getiriyordu. Hayatı yaşamakta bu kadar acemi kaldığının kendisine en yakın zannettiği insandan tekrar öğrenmesi kendisine karşı olan öfkeyi körüklüyordu.
Kendi kendine hep iyimser düşünerek, her insanın hata yapacağını ve hatayı yapan insanın bunun farkına vardığında hatasını düzeltmek için gösterdiği çabanın kutsallığına hep inandı. Ama hatayı düzeltmek yerine, yangına daha çok odun atar gibi, hiçbir şey olmamış gibi gelip ilişkiyi bitiriyorum demek, saygısızlığın yanında küçük düşürücü tavırları da katlanmaz hale getiriyordu.
İki yıl önce büyük bir aşkla başlayan ilişkinin zamanla bir tükeniş rampasında azalarak bitmesini Leyla’nın kalbi kaldıramıyordu. Aslında kendi aralarında büyük bir sorun yaşamadıkları halde, Mustafa’nın yaptığı hataları görmezden gelerek sürekli umudunu diri tutarak bir şeylerin düzeleceği yanılgısı onu hayatta sürekli yanıldığını bir daha kanıtlıyordu. Yüz yüze görüşmeden, birbirlerine dokunmadan haftada bir telefonla görüşmeleri, sıradan konuşmanın bir boşluğu büyütmesinin ötesine götürmüyordu. Artık ilişkinin yürümeyeceğini ikisi de biliyordu ama Leyla bitmemesi için direniyordu. İlişkinin bitmesinin bir karara bağlanması doğal bir süreç haline gelmiş gibi gözükse de Leyla’nın söyleyecekleri aslında uzun süre beslenen bir nefretin ilişkiyi daha da yıpratarak, kapanmaz yaralar açarak bu noktaya geldiğini gösterecekti.
Ama Leyla hiçbir zaman en kötüsünü düşünmedi. Mustafa’nın böyle sıradan bir günde sıradanlaşmış ilişkiyi hayatın en kırılgan gününe dönüştürmesi Leyla’nın daha çok ağrına gitmesine neden oldu.
Kafede bir iki masa doluydu, konuşurken ikisi de kimseyi görmeyecek kadar uzaktalardı. Hüzne odaklanmış sanki birazdan başlayacak bir ayrılığa isim vermek için sözleşmişlerdi. Mustafa, söze başlamak için elindeki bardağı masanın üzerine bırakmayı düşündü ama vazgeçti. Bardağı elinde sımsıkı tutarak çayın soğuyan tarafından cesaret toplamaya çalışır gibiydi. Kafasındaki donduran ayazdan kurtularak buz kesen ağzını aralamayı başardı.
“Bu kararı almamak için çok direndim ama içimde açılan boşluk bunu kabullenmiyor. Kalbimde tükendiğini hissediyorum. Aslında bu ilişki uzadıkça daha çok içim yanmaya başladı. Sana haksızlık etmek istemiyorum, dürüst olmam gerekirse bu kararı çoktan aldım ama sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Telefonda söyleyip kurtulmak istemiştim yüz yüze iken söylemek daha zormuş. Sana karşı duygularım tamamıyla bitmiş değil, seni yarım yaşamak içimdeki sevgi direncini engelliyor. Ama bu şekilde bir ilişki yaşamakta çok zorlanıyorum. Bana karşı hislerini sezebiliyorum. Senin de aynı yoğunlukta bana karşı azalan duygular beslediğini biliyorum. Daha çok üzülmeden, birbirimizi üzmeden bu zulümden kurtulalım.”
Leyla’nın iki dudağı arasında alaycı bir gülümseme oturdu. Mustafa’nın dedikleri onu hiç şaşırtmamıştı. Ama konuşurken ruhunu yalanlarla sıvamasını beklemiyordu. Mustafa’dan hatasını dürüst bir şekilde kabullenip kendisinden özür dileyerek bitirmesini beklerdi. Sakin kalmaya çalışıyor, Mustafa’nın sözünü kesmemek için çabalıyordu. Mustafa sözünü bitirdikten sonra yine elinde tuttuğu bardağa doğru başını eğerek sanki hiç konuşmamış gibi aynı pozisyonu alarak yüzündeki parçalanmış hüzne sokuldu. Leyla, arkasına yaslanarak:
“Seni anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Dürüst olmak gerekirse diye başladığın sözünü acınası yalanlarınla süsleyerek bitirdin. Üzüldüğüne inanmıyorum. Yaptığın kötülükle yıktığın aşkın enkazından kurtulmak için dakikalar saydığını görebiliyorum. Ayrılmak istiyorsan bu konuda seni tutmam mümkün değil, sana ayrılmayalım diye yalvaracak hiç halim yok çünkü çok yoruldum. Sana karşı ilişkimizin başlangıcındaki gibi duygular beslemediğim konusunda haklısın ama ağzından çıkanlarının kulağının duymadığı konusunda çok eminim. İlişkiyi ayakta tutmak için elimden gelenin fazlasını yapmak adına sürekli çaba sarf ettiğinden haberin sanırım hiç haberin olmamış. Ama sen ilişkimize bütün kapıları kapattığın için bunu görecek pencereye çok uzak kalmışsın. Görüntüne göre kesin kararını çoktan vermişsin. Benim bu konuda yapacak pek fazla bir şeyim kalmadı. Amma velakin bazı şeylerin farkında olduğumu da bilmeni isterim. Yaptıklarını biliyorum, bize yaptıklarını… Senin bu şekilde hiçbir şey olmamış gibi davranman çok ağrıma gitti. Belki dürüst olman, sana karşı olan saygımı bir nebze olsun bitirmezdi.”
Mustafa, başını kaldırarak şaşırmış ve sarsılmış bir ifadeyle:
“Ne gibi, anlamadım. Ne demek istiyorsun, daha açık konuşur musun?”
Leyla, hiç istifini bozmadan arkasına yaslandığı yerden:
“Yedi ay önce seni Selma ile tanıştırdım. Çok iyi tanıyorsun, inkar etmeye kalkışma sakın! Selma ile yazıştığınız bütün mesajlaşmaları biliyorum. Bu konuda bana karşı açık olmadığını baştan beri biliyordum. Selma’nın telefonuna nasıl ulaştığını gerçekten çok merak ettim. Onunla üç hafta boyunca mesajlaştığını ve neler yazdığını çok iyi biliyorum. Selma’ya yazdığın gün, Selma bana haber verdi ve Selma’nın senin bu iğrençliğine devam etmesi için ona ricada bulundum. İş arkadaşıma ilişkimiz hakkında dert yanıp, sonra Selma’ya karşı başka duygular beslediğini utanmadan dile getirmeni günlerce içim parçalanarak dinledim. Hangi aklı yaşıyorsun ki bana karşı bu saygısızlığı hiçbir şey olmamış gibi sürdürdün. Karşımda oturmuş hiçbir şey olmamış gibi bunu sürdürebilme zavallılığını gösterebiliyorsun. Ben bugün burada oturduğumda hem ilişkimi hem de değer verdiğim arkadaşımı kaybettim. Selma bu saygısızlığı daha fazla kaldıramayacağını söyleyerek, benimle olan uzun süren dostluğunu bitirdi. Aynı iş yerinde birbirimize selam vermeden geçiştiriyoruz günleri. Utanıyorum, fakat çalışmaya mecbur olduğum, işimi sevdiğim için gitmek zorundayım. Her gün özür dileyen bakışlarla Selma’nın yüzüne bakmadan af diliyorum. Beni düşürdüğün duruma bakar mısın? Hayatıma girerek hem devam eden güzellikleri hem de beni bitirmeyi başardın. Şimdi kalkıp bana hiçbir şey olmamış gibi kendi kendine biten bir ilişkinin günahkarı rolünü oynayarak , ‘Ben artık seni sevmiyorum,’ diyebilecek yüzü rahatlıkla giyinebiliyorsun. Gerçekten bana yazık ki kendimi aylarca senin pişman olduğunu anlamanı bekleyecek bir duruma düşürecek kadar zavallı bir duruma getirmemdir. Bu ilişkiye fırsat veren hep ben oldum, sen çaba adına bir adım bile atmadın. Sen sadece sönen bir yangının kül haline dönüşmesini bekledin. Ve o külü kirlenmiş ağzınla kalbime sürmek için doğru anı kolladın. Senin yaptığın sadece bunun ötesine geçmeden aceleyle beni öldürüp üzerime toprak atmak oldu. Ama boşuna sahte yüzü giyinerek üzüldüğünü bana ispatlamaya kalkışma. Affedilecek bir yanı kalmayan bütün yanlarımdan kopardım seni.”
Mustafa, içtiği çayda boğulacak kadar küçüldü. Leyla’ya çektirdiği acı kadar, Selma’nın ona oynadığı oyunun şoku karşısında da sinirlerine bir sınır çizmekte zorlanıyordu. Ama Selma’yı elinde onu suçlayacak hiçbir haklılığının olmadığı farkına varması uzun sürmedi. Ne diyeceğini bilemiyordu. Leyla’nın söyledikleri karşısında dondu, bir buz kütlesi gibi güneşte erimeyi unutmuş katı bir maddeye dönüşmüştü. Bitecek bu ilişkinin kötü bir şekilde sonuçlanacağını beklemiyordu, yaptıklarını masaya oturduğu andan beri en gizli yanlarında bastırmaya çalışmış ama Leyla’nın söyledikleriyle açığa çıkan kirlenmiş duyguları ruhunu morartmıştı. Leyla’ya karşı yaptığı saygısızlığın hiçbir açıklaması yoktu. Kendini haklı gösterecek hiçbir delili olmayan ilişkinin katili olmayı kabullendi. Başını önüne eğdi, ağzından şu sözcükleri zorlanarak dışarıya doğru itmeyi sürdürdü:
“Gerçekten üzgünüm, yaşadığım kötü süreçten çok, sana yaşattıklarımın ağırlığının farkında olmayışım. Sana karşı yaptığım saygısızlığın farkına şimdi varsam da bu sona ermiş ilişkide hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bunu Selma’ya açıklamak için direndim, yanlış yaptığımı ve yanlış yolda olduğumu anlatmak için. Ama geç kaldığımın farkına vardığında iş işten geçmişti, daha da kötüye giden ilişkimizi kurtaracak hiçbir yol kalmamıştı ya da zaten bitmişti demek daha doğru olacak. Selma mesajlarıma cevap vermeyince, bu konuyu dillendirmeyeceği düşüncesine tutundum. Aptallığımı örtecek hiçbir haklı gerekçem kalmamıştı. Ve böyle sürdürmeye karar verdim, sana söylemek için çok düşündüm hatta bunu sana söylediğimde beni terk etmen için elinde bir kanıt sunmak için çok çabaladım. Ama yapamadım daha çok üzüleceğinden korktum. Zaman geçtikçe beni terk etmen için ilk sözü söylemeni çok bekledim, doğal akışına bırakınca daha da battım boşluğun kuyusuna. Kuytuluklar arasın beni haklı gösterecek ufacık bir duygu kırıntısı aradım ama bulamadım.Peki sen en baştan beri bunları bildiğin halde neden ayrılmaya bir türlü yanaşmadın, neden bitmiş bir yazıyı noktalamadın, sürdürmeye devam ettin. Çoktan bitmiş bir oyunu sürdürmen, bizi daha çok yormadı mı? Sadece bunun nedenini merak ediyorum, gerçekten neden devam ettin, ikimize neden bu işkenceyi çektirdin?”
Leyla, bir savaşı kazanmış edasıyla son hançeri düşmanın kalbine saplayacak bir gururla son sözlerini söylemek için Mustafa’ya doğruldu.
“Öncelikle senin bu şekilde davranman benim daha az üzülmemi sağlamadığının farkındasındır umarım. Bu ilişkiyi bitirmek için haklı sebeplerim vardı. Öncesinde gerçekten seni sevmiştim ama Selma bana ona yazdığını söyleyince o gün içimde bir şeyler kopmaya başladığını hissettim. Senden uzaklaştığımı kendimi uzaktan izler gibi seyrettim. Ne kadar alçalacağını görmek istedim. Bana karşı duygularının gerçek olup olmadığını görmek istedim. Belki yaptığının farkında olmadığını anlayıp bunun yanlış olup ilişkimize daha sıkı sarılmanı umdum. Ama gün geçtikçe yaptıklarına rağmen, benden daha uzaklaştığını izlemek çektiğim acıyı günden güne azalttı Ve şu an karşımda oturup rahat bir şekilde yaptıklarından pişmanlık duymayıp konuşmanı izlediğimde, sana karşı beslediğim duyguların zerresini bile yok etti. Bir yabancıyla konuşur gibiyim seni sanki hiç tanımamışım, hiç sarılıp hiç öpmemişim. Ben yaşadığımız günlere saygı duyarak, ilişkiyi bitirmeni bekledim, aslında senin dönmeni bekledim. Ama çok uzaklara gittiğini ve bunu yanımda yüzüme bakarak çok rahatça söyleyeceğini hiç beklemedim. Bir şey söyleme artık, çünkü seni duymayacak kadar uzağımdasın artık. Gerçekten gitmenin vakti geldi ,elveda!”
Leyla masadan kalkıp ağır adımlarla, omuzları çökmüş ayakları yalpalayarak yürümeye başladı. Kapıya doğru geldiğinde son bir kez arkasına bakarak, devasa bir hal alan nefretle tiksintisini Mustafa’ya savurdu. Mustafa’nın gözlerindeki yaşları gördüğünde daha da hızlanarak kapıyı çarpıp oradan uzaklaştı.
Mustafa: Aslında Leyla’yı sevdiğimin farkına varmam için Leyla’nın hayatımdan çıkması gerekiyormuş. Ona yaşattığım bu aşağılık durumu, bu kadar sakin karşılayarak beni diri bir şekilde mezarıma gömmesi Leyla’da var olan yüce bir aşkı nasıl kendi ellerimle acımadan öldürdüğümü gösteriyor. Ben ilişkimizi öldürdüm. Leyla beni hak ettiğim sözlere kalbimi yağmalayarak beni öldürdü. Arkasından koşup af dilemek geliyor ölü içimden. Ama Leyla’nın öldürdüğü birini canlandırmayacak kadar gururlu olduğunu biliyorum . Hayatın bir kesitinde umarım beni affeder ama ben kendimi asla affetmeyeceğim.
- Ayrılığa İsim Vermek - 18 Eylül 2025
- Ölümün Kuşları - 12 Ağustos 2025
- Biz Göründüğümüz Kişi Değiliz - 22 Haziran 2025