Yazar: 21:20 İnceleme, Kitap İncelemesi

Yaşar Seyman’ın Kaleminden Benazir

Benazir, Yaşar Seyman’ın kaleminden sadece bir biyografik roman değil. Bedrettin Ağa Konağı’nın hanımının Benazir Bhutto’ya benzerliğinden ve konağın gelini Lorin’e Benazir hikâyesinin anlatılmasıyla başlayarak iki ülke arasındaki şaşırtıcı benzerliği ortaya koyan bir hikâyeye dönüşüyor.

Olaylar, karakterler, iç çatışmalar, demokrasi kesintileri, darbeler, darbecilerin darbe sonrası söylemleri, insan hakları ihlalleri, insan onuruna yakışmayan hapishane süreçleri, kadının toplumsal hayattaki yeri ve daha iyisi için verdikleri mücadele, kadın üzerindeki aile ve toplumsal baskı uzak coğrafyalarımıza rağmen neredeyse birbirinin aynı. “Ülkelerinin değil kendi kaderlerini kendince değiştiren; ülkelerini gelişmiş dünya ülkesi olmaktan uzaklaştıran ve onlarca yıl yerinde saymak bir yana geri götüren generaller. Baskı rejimlerini kanla yazan diktatörler… Darbeler, baskılar, yokluk, yoksulluklar ülkeleri geri götürmekle kalmaz, kolay kitleleri afyonlayan inanç adı altında dini örgütler boy verirler. O güne değil adı duyulmamış imamlar, hocalar, mollalar gözyaşları dökerek konuşmalara başlarlar. Darbeci generaller hangi ülkede olursa olsun nasıl birbirine benziyorsa, din bezirgânları da birbirine benzerler. Çünkü darbe yapan generaller konuşmalarını dini konulara dayandırarak ayetleri kendince yalan yanlış yorumlayarak, özünden uzaklaştırarak hep aktarırlar. Darbe yapılan ülkedeki yoksulları bu kez dinî kullananlar örgütleyerek sömürüyorlar. Olanlar yoksul halka oluyor. Çeşitli isimler altında dini örgütler mantar gibi yayılıyor. Zulümlerini kadınlar üzerinde uygulayarak korku yayıyorlar. Darbe terörü dinmeden din terörü başlıyor. Gerçek din adamları bile bu yanlış selin önüne ne yazık ki geçemiyorlar.“

Bu paragraflar neden bu kadar tanıdık? Uzak bir Asya ülkesinin gerçekleri kadar bizi de mi tanımlıyor acaba?

Kitaptaki yolculuğumuzda Ziya ül Hak ve Kenan Evren karşılaştırması var. İki general birbirlerine çok benzeyen cümleler kurup güzel sözlerle birbirini taltif ederken, iki müslüman ülkenin kadın başbakanları Tansu Çiller ve Benazir Bhutto arasında ilişki aynı sıcaklıkta değil.

Hem ikili ilişkilerinde hem de ülkelerinin politikalarına yön verirken kadın dayanışması gösteremezler. İkisi de kadın haklarına yönelik etkili çalışmalar yapamaz. Geniş halk kitlelerinin temel sorunlarına uzaktırlar.

Benazir Bhutto seçkin bir aileden gelmiş iyi eğitim almış bir kadındır. Clifton 70 numaradaki bahçesinde güller yetiştirilen evde büyümüş, 16 yaşında Amerika’ya gitmiştir. Harvard’dan lisans diploması alıp, Oxford’da Uluslararası Hukuk ve Diplomasi dalında yüksek lisans yapmış olmak onu yoksul okuma yazma oranı çok düşük halkın çoğunluğundan uzaklaştırmış olabilir.

Ancak ölümünden sonra Malala Yusufzay Nobel Barış ödülü ve Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülünü aldıktan sonra verdiği röportajlarında Benazir Bhutto’yu örnek aldığını söylüyor.

Malala Yusufzay’a ve dünyanın pek çok ülkesinde kadınların idolü olarak onlara yapabileceklerini, güçlerini göstermek yeterli değil midir?

Kitapta Muhammed Ali Cinnah, Pervez Müşerref, Muhammed İkbal, Pervin Şakir gibi. pek çok karakter var. Biz onları basından tanıyor olsak da yaşamdaki etkin rollerine vakıf değiliz.

National Geographic dergisine 1985 yılında kapak olan Şerbet Güla’nın yem yeşil gözleri hangimizin belleğinde yok ki.

Kitapta bizden çocuk gelin hikâyeleri de var. Selma’nın, Gülcihan’ın hikâyeleri bizi az gelişmiş ülkelerdeki çocuk gelin sorununu görmeye davet ediyor.

Yaşar Seyman’ın hem bu kitapta hem de politik yaşamında kırıcı olmayan nahif bir muhalefet dili var.

Benazir’i tüm sevgisine ve hayranlığına rağmen eleştirirken;

“Can Benazir, yaralı turna sendin, acın o kadar derindi ki seninle bahçenizde çalışan bahçıvanların öykülerine uzanamadın değil mi? Nedense yaşam öykünü kaleme aldığın kitabında böyle evinizde size yakın yüreğine dokunan bahçıvanın, evde çalışan kadının, partideki çaycının, başbakanlık ofisinde sizin için koşan sekreterin, tabandaki parti emekçilerinin anılarında yeri yok gibi”

Tansu Çiller için; “Babam, kendi ülkesinin ilk kadın Başbakanı Tansu Çiller’i göremedi. Güzel ve akıllı kadınları seven, bir kadının başbakan olmasına sevinecek olan babam Tansu Çiller’i sever miydi bilemem.” sözleri Yaşar Seyman’ın ince hiciv ustalığının göstergesi.

“Ne yazık ki her ülkenin kötüleri iyilerini öldürür.”

Neden kötüler iyileri öldürür?

Neden ülkelerin geleceklerine yön verecek sanatçılar, politikacılar yok edilir ya da sürgün edilirler?

Neden Nazım Hikmet’in mezarı Moskova’nın Novadevichy mezarlığında? Paris’in Pere Lachaise mezarlığında neden bizim değerli sanatçılarımız Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney uyumaktadır?

Neden Sindh eyaletinin Garhi Hodabahş köyünde Zülfikar Ali Bhutto, Benazir Bhutto, Murteza ve Şahnavaz ecelleriyle ölmeden uyumaktadır? Bu insanların yaşama şansı olsaydı ülkelerinin kaderini değiştirmekte rolleri olabilirdi.

Benazir Bhutto bugün yaşasaydı yetmişlerinde olacaktı. Eğitimi ve yaşam bilgeliği ile yüzbinlerce kadının hayatını değiştirme gücüne sahip olabilirdi! Sen çok yaşa Yaşar Seyman. Yaşamınla, kadın haklarına duyarlılığın, sendikacı kişiliğinle ve kaleminle kadınlara örnek oluyorsun.

Latest posts by Mahal Edebiyat Sanat (see all)
Visited 12 times, 8 visit(s) today
Close
Exit mobile version