Felsefenin ve estetik yaratıcılığın ortak bir amacı olmalı: Dünyanın görkemli sihri ve aşkın adaleti ile buluşmak. Bütün bunlar olduğu zaman, insanın içindeki yarımlık duygusu ve dünyada var olan ‘hiçlik felsefesi’ bir anlam kazanacak. İnsan, gerçek mutluluğun kaynağını ancak böyle keşfedebilir. Büyük sinemaları, görkemli tabloları, en yakıcı şiirleri böyle yakalayabilir insan ruhu ve beyni.
Modigliani’nin stilize boyunlu kadınları, farklı bir aşk söylemini dile getirir. Renoir ise anatomisi düzgün, ama (izlenimci etkilerle) çoğu kez ‘renkleri buharlaşan ve titreşen kadınlar sergiler. Camille Claudel’i hayatının upuzun bir döneminde bir akıl hastanesine kapatan şey, onun aşkı ve olağanüstü yeteneğidir.
Şiir de farklı bir aşktır roman da. Attila İlhan‘a “Ayrılık Sevdaya Dahil”i yazdıran şey de belki ‘temize çekilmemiş’ ve mazide kalmış aşklarıdır. “Capturing Mary” Stephen Poliakoff’un yarattığı, erkek-kadın ilişkisinin bilinmedik ve karanlık labirentlerde kayboluşuna göndermeler yaptığı esrarlı bir sinema örneğidir. Genç bir yazar kadının hayatına giren karanlık bir ismin insan ruhunu ne kadar tedirgin edebileceğini denemesi gibi bir tuhaflığın yapısını sorgulamaya iter bizi bu film.
Bütün aşklar zarif ve ilahi bir şey değil ki.. “Suç ve Ceza”nın Raskolnikov’u Sonya ile birbirine dokunan gözyaşlarının anlamını çözdüğünde aşkın ve merhametin anlamını da öğrenecektir. Ya Claude Sautet yapımı “Un Coeur en Hiver/ Ayazda Bir Yürek”in aşkta talihsiz Camille’ine ne demeliyiz? Bir müzik virtüözü güzelin, karşılıksız aşkının anlatıldığı ve sürpriz finali olan bu film, aşkın doğası hakkında çok ilginç görüntüler sunacaktır bize. Ne yazık ki buradan çıkacak tek sonuç şudur: Aşk, asla bir ‘paylaşım’ değildir özellikle bugünün dünyasında. Belki de tuhaf bir hamleler toplamıdır çoğu kez. Çatışma ve aşk sözcükleri bir arada yürüyemiyor ne yazık ki….Laclos’un “Tehlikeli İlişkiler” kitabında anlatıldığı gibi…
Sanat bu gibi konuları soylu bir yapıyla inceleme işi bir bakıma. Ama neredeyse bütün sanat yapıtlarının kaynağı ve sonucu ‘acı duygusu’ ile ilgili oluyor. Anadolu halk ezgilerini düşünün, hep aşk acısı…hep sevda hikâyeleri, çoğu kavuşma ile sonuçlanmayan. Mozart’ta da Ravel‘de de yarayı tanımlayan motifler vardır. Aşk her zaman acıyla var olan bir şey değil ancak. Çiçek yetiştirmekten, sevgi seçeneklerini dünyaya sunmaya kadar aşkla ilgili eylemler vardır ve bunun sonucunda da ortaya büyük sanat yapıtları çıkar.
Akira Kurosawa’nın “Dreams”inde, insan ruhunun sevgilere yaslanışı görüntüsel bir büyü ile ulaşır bizlere. İster ney üfleyin, ister piyanonun tuşlarına basın sonuçta gönülden süzülen bir aşk olacaktır ortaya çıkan sanatsal eylem. Picasso için de resmin dili aynıdır Mustafa Ayaz için de. Kim bilir ne kadar çok âşık, gerçekte âşık oldukları nesneye yüreklerinden kopan sevgi sözcükleriyle seslendiler.
Elbette bunu Rimbaud gibi yapmak; Murathan Mungan gibi,
Attila İlhan gibi yapmak, zaten içten titreşimleri ruhtan ruha yansıtmak eylemidir. Ancak ‘aşk’ın büyüsü ile sanat arasında; acı ile aşk ve sanat arasında sistematik işleyen bir diyalektik mekanizma vardır.
Cate Blanchett’in “Manifesto”da gerçekleştirdiği büyülü roller toplamı, aslında felsefeyi ve sanatın kavramsal yanını, ve de bunun toplumsal ideolojiyle ilişkisini ön plana çıkarırken, aynı diyalektik mekanizmayı kullanarak aşkı da hayatı da sorgulamak amacını taşır. Bir bakıma freudyen bir bakış tarzıdır bu.
Bizde, Anadolu aşk hikâyeleriyle sarsılan bir coğrafya. Ve bu aşk hikâyelerinden, genelde sadece tek sesli yapıtlar çıkabiliyor. Dolaysız anlatım tarzı yani. Şark’ın gizemli yapısını yaşamamış olan Batı için bu hikâyeler çok büyük bir olanaktır. Tarkovski, tam batılı olmayan ama sanat geleneği sağlam olan bir ülkeden gelen birisi olarak bu olanakların büyük bölümünü yakalamıştır. Ve bunu “Kurban”da, “Ayna”da, “Solaris”te belirgin olarak görebiliriz. Zaten Tarkovski gerçekliğini felsefi yapısına eklemiş pek çok plastik öğe çıkar karşımıza, bütün ülkelerin sanatsal yapısını düşünürsek. Bu da sanatta kullanılan bir üst dil ile ilgili.
Editör: Melike Kara
- İmge’de Düş - 24 Mart 2024
- Sanatta Aşk Kokusu - 26 Kasım 2023
- Yitik Eksiklikler - 12 Kasım 2023