Önce gözlemle ya da yaşadıklarından veya çevrendekilerin yaşadıklarından cebine birikim yap ve geç ekranın karşısına başla hikayeyi yazmaya. Hikayede isimler can bulmaya, olaylar bir örgüye dönmeye başlayınca, çıkar karakterlerin detaylı analizlerini ve artık senin yoldaki yoldaşın olsunlar. E çocukların adı var, kimlikleri de çıktı ne kaldı geriye? Onların faal olmaları için yaşanılır bir beyaz kağıt hayatı. Başlarsın yaşamları birleştirmeye. O, onunla sevgili olur, diğeri geçmişten bugüne öfke besler falan filan derken, teması, mesajı, sosyal kaygısı, subliminali derken ortalama 100 dakikalık bir eser ortaya çıkmış olur. Sonra bu esere alıcı ararsın. Ki ülkemizde artık tanıdığın yok ise, istediğin kadar güzel eser çıkar ortaya alıcısı çok zor olur. Ya kendi kasan sağlam olacak ya da sponsor desteği alacaksın. Tanıdık bir yazar değilsen, yapımcın ya da oyuncu kadronda yıldızı parlak isim ya da isimler yoksa o da çok etkin olmuyor. Hadi diyelim ki taşların hepsi olumlu yönde oldu. Haftaları tükettin ve bin bir zahmet ile filmi çektin. Artık vizyon için heyecanla geri sayıma başlarsın. Hayatından, ailenden, sevdiklerinden ayrı geçen onca gece ve günün sonunda, yapılan işin karşılık bulmasını ister insan. Peki bu yolculuklardan sonra vizyonda neler oluyor?
Bir dönem zahmeti bol, ödülü az olan sinemada komedi filmleri başı çekiyordu da, ağlanacak haline gülünen bir sektörümüz var en azından diyorduk. Peki şimdi ne oldu? Artık izleyici sayısından belli bir düşüş yaşanıyor. Çok uzaklara gitmeden yakın geçmişten örnek olarak Ekşi Elmalar filmini gösterelim. 358 salonda gösterime giren Yılmaz ERDOĞAN imzalı film milyon barajının altında. En Düşük sayısı 1.250.000 olan ERDOĞAN bu filmle hayal kırıklığını zirvede yaşadı. Kaldı ki sağlam iştir. 1,5 milyonun altında gişesi olmayan Çağan IRMAK gibi bir isim bile Benim Adım Feridun ile 305 salonda sadece 120.000 kişi tarafından izlendi. Şahsım adına soruyorum gerek var mıydı bu filme? Recep İvedik serileri, Düğünlü Dernekli, Eyvah Eyvahlı evreler geride kalırken, vizyonda milyon barajı zar zor geçilir oldu. Yıllar sonra Nejat İŞLER ismi geri döndü ama onunda rüzgarı barajı kıl payı geçirdi. Peki sorun nerede? Yaşanan olaylardan dolayı ya da dijital tanımlı yeni dünyanın cazibesinden ötürü insanların dışarıya eskisi gibi fazla çıkmaması mı? Ya da yanlış oyuncu seçimleri veya reklamların az yapılıyor olması mı? Hepsinden birer tutam alıp atalım sinema kazanına ve karıştıralım. Çünkü her birisi gelinen bu noktada mevcut. Arada vizyona girip haftası olmadan çıkarılan 100 bin sayısına bile erişemeyen, fakat sosyal medyaya bakınca sayfalarında binlerce beğeni ve yorum alan filmlerde var. Klavyedeki özverimizi salonlara taşımadığımız bir gerçek! Kişi başı ortalama 25-30 lira filme vermek diyelim ki pahalı geliyor, e 10-15 lira olan Tiyatro’ya da giden yok! Eğer bu şekilde devam edersek Ata DEMİRER’in dediği gibi durumumuz Eyvah Eyvah! Şapkaları çıkaralım neredeyse de önümüze koyalım isterseniz ha!
- Halkın Prensesinin Acıları - 26 Mayıs 2020
- Nerede O Eski Gülmeler - 8 Mayıs 2020
- Sert Meyve Çekirdeği: Yılmaz Güney - 4 Mayıs 2020