Yazar: 12:00 İnceleme, Kitap İncelemesi

Kör Baykuş’un Ölümü

Bazı kitaplar vardır, onları sevip sevmediğinize karar veremezsiniz ama sizi derinden etkiler. İran edebiyatının güçlü kalemi Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’u da böyle bir eserdir.

Sadık Hidayet, 17 Şubat 1903 tarihinde Tahran’da doğmuştur. Ailesi İran’ın kuzeyinden gelen aristokrat bir ailedir. Tahran’da bir Fransız kolejinde okumuş, 1926-1930 yıllarında öğrenimini Paris’te sürdürmüş ve orada yazmaya başlamış, yurduna dönünce ailesinin nüfuz ve olanaklarından yararlanmayarak, sıradan bir katiplikle yetinmiştir. Paris yıllarında Maupassant, Çehov, Rilke, Poe, Dostoyevski ve çağdaşı olan Kafka’nın eserlerini incelemiş, Kafka’nın birçok yapıtı yanında Ceza‘yı birçok dipnot kullanarak Farsçaya çevirmiştir. Rainer Maria Rilke’nin 1926 yılında ölümü Sadık Hidayet’i derinden sarsmıştır. Bu durum onun “Ölüm” başlığı altında deneme yazmasına yol açmış, aynı yıl Marne Nehri’ne atlayarak intihar etmek istediyse de kurtarılmıştır. Ancak intihar düşüncesi içinde sarsılmaz derin bir yer eden yazar, hayatı boyunca birçok intihar girişiminde bulunmuştur.

Sadık Hidayet’in ilk çalışması 1923 yılında yayımlanan Hayyam’ın Teraneleri oldu. Bu kitap ölümü ve yaşamı mantığa, duygulara, gözlemlere ve yaşamın akışına dayanarak çözmek isteyen Hayyam’ın çok yönlü kişiliğinin, eserlerinin,  rubailerinin incelenmesiydi. 1930’da İran’a döndükten sonra yazdığı ilk öykü kitabı olan Diri Gömülen‘de hayatı boyunca onun en belirgin özelliği olacak olan ölüm saplantısını ve hayata ve anlaşılmaya dair bütün hafakanlarını oldukça karamsar bir üslupla dile getirir.

1936 yılında Bombay’da yaşadığı sırada, Paris’teyken yazdığı Kör Baykuş’u (Bûf-i Kûr) kendi el yazısından teksir makinesiyle çoğaltarak 50 nüsha basmış ve bunu dostlarına göndermiştir. Nüshaların üzerinde “İran’da Yayımı ve Satışı Yasaktır.” ibaresi yer almıştır. Sadık Hidayet’in ölüm hakkındaki düşünceleri üzerine kurulu bu aykırı metin yazarın kendi deyişiyle “özenle hesaplanmış, net, bilinçli etkilerle dolu” ve “her sayfası bir partisyon gibi düzenlenmiş” bir romandır. Roman Bombay’da çoğaltıldıktan sonra çevrilmeye başlanmış, özellikle Paris’te büyük ilgi görmüştür. André Breton Kör Baykuş’u başyapıt olarak nitelendirmiştir.

 Kör Baykuş neden bir başyapıttır?

Sadık Hidayet, bütün eserleri arasında başyapıtı sayılan Kör Baykuş’u yazmaya Paris’teyken başlamış, Tahran’da romanı bitirmiş ancak sansür nedeniyle yayımlatamamıştır. Türkçe’ye de Behçet Necatigil tarafından çevrilen ve 1977 yılında Varlık Yayınları tarafından basılan bu romanda afyon  tiryakisi bir ressam, ölümün varlığının düşsel olan her şeyi yok ettiği hummalı, ölümcül kabuslar görmektedir. Romanda yer alan karakterler aslında aynı kişinin değişik varyasyonlarıdır.Âdeta geleneksel İran inanışlarındaki “hulûl”ü (Tanrı’nın veya kutsal bazı kişilerin, alelade bir insan görünümünde tecelli edişi) hatırlatırcasına sürekli birbirlerine dönüşen kahramanların dünyasında geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman; gerçekle hayal tamamen birbirine karışmıştır. Olaylar arasındaki nedensellik mantıklı bir sebep-sonuç ilişkisi değil, masal mantığıdır.

Sadık Hidayet, metinlerine görsel açıdan bakan, bu görselliği ve görme biçimlerini metin içi gerçekliğe uyarlayan sıra dışı bir yazar ve sanatçıdır. Ölümün soluk aldığı, baykuşun gölgesinin sayfalarda dolaştığı; afyon dumanlarıyla isli lamba ışığının, düşle gerçeğin birbirine karıştığı, zamansız, mekânsız, döngüsel ve ürpertici bir anlatıdır Kör Baykuş. Çıkışsızlık ve umutsuzluğuyla, öznelerin “dönüşüm” serüvenleriyle, Kafka’yı selamlayan Sadık Hidayet’in en unutulmaz, en çok bilinen yapıtıdır.

Yazarın Ölümü

Sadık Hidayet, 1950’nin sonlarına doğru İran’dan ayrılıp Paris’e gitmiştir. Paris’te kaldığı dört ayın sonunda, kiraladığı bir dairede havagazını açarak intihar etmiştir. Başbakan olan eniştesinin bir yobaz tarafından katledilişi, zaten bir boşluk ve bunalım içindeki Hidayet’i son karara itmiştir.

25 yıllık dostu Bozorg Alevi, Sadık Hidayetin ölümünü şöyle anlatıyor; “’Paris’te günlerce havagazlı bir apartman aradı ve aradığını Championnet caddesinde buldu. 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri kapattıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş ve tıraş olmuştu. Yakılmış müsveddelerinin kalıntıları yanı başında yerde duruyordu.” Kör Baykuş‘un Almancasının sonuna ise şunu ekliyor: “Ölümünden az önce bir  hikâye taslağı kaleme almıştı: Annesi ‘Salgı salamaz o!’ diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider. Hidâyet’in hayat hikâyesi miydi bu?’”

İncelemeye esas alınan metin: Sadık Hidayet, Kör Baykuş, YKY, Ocak 2017, 20. Baskı.

Editör: Çisem Arslan

Latest posts by Neşe Snaet (see all)
Visited 16 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version