Yazar: 13:33 Film İncelemesi, İnceleme

“Karanlık Gece” Filmi Üzerine

Çocukken fazla hareketli olanları en azından gece durdurmak için anne babalar ya da nine ve dedeler onların hem dikkatini çekecek hem sakinleştirecek olmazdan öyküler yaratırlardı. Olmazdan öyküler oldukları en başta söylenmez, korku küçük çocuğu delirtme noktasına getirmesin diye anlatının gerçek olmadığı öykünün sonunda verilirdi. Yeni nesillerin öykü anlatıcıları anne – baba, dede – nine değil, onların anlattıklarından daha dehşetengiz olanları eline kamerayı alıp ortaya çıkan, yönetmenler, amatör düzeyde ise dijital içerik üreticileri denilen fenomenler. Şimdiki nesilleri, sakinleştirmek, gözünü korkutmak, düşünmesini sağlamak için daha uç ve uçuk görsellere, korkutucu içeriklere ihtiyaç var.

Bir gece olsun sakin durması istenen çocuklar, meraklı, kurcalayan, soran, niteliklerini hayatın masumiyetini, yaş aldıkça girdikleri sosyal kurumların içerisinde toplumun kurallarına göre törpülenmeleri sağlanmaktadır. Bir taraftan olumlu olan bir taraftan olumsuzluklara yol açan bu edimler, yönetenlerin ihtiyacı olan insan stoku ihtiyacına yöneliktir. Kaçışı olmayan, kaçılsa toplumun dışına kovulmak olarak tezahür edecek davranışlardan bireylerin birçoğu sakınır. Bir rıza gösterisi ve kabulleniş sergilenmesi gereklidir. Bu kabulleniş, alkolik bir arkadaşınızın, sizi arayıp ne dediğini bilmediği saatte ettiği küfürlere maruz kalmak olabilir, kasabadaki arkadaşlarınızın kentten yeni gelen aydın bir insanı döve döve öldürmesini izlemek de olabilir.

İnsanlık kendi tarihine baktığında koskoca bir yalanın içinde, rıza gösteren, göstermeyenlerin de rıza gösteriyormuş gibi davrandığı gerçeğiyle tamamlanmamış bir sürecin yazısız anlaşmalarla sürdüğü şiddete teslim olmuş küçük büyük topluluklar salınımı arasında gelip gittiğini görebilir, böyle bir hareketliliğin kurbanı, celladı, yargıcı olduğunu düşünebilir.

Özcan Alper’in yeni izlediğim Karanlık Gece filmi yerel hastalığımız olan “linç kültürü” üzerine ana temasını oluşturduğu, gerçek hayatta geçmişte yaşanmış olan bir olaya dayanmaktadır. Özcan Alper bu filmi kendi imgelem dünyasında yaratmış olsa bile linç olgusu, kötülüğe ortak olma arzusu bunlar elle tutulur ve gözle görülür olarak vardır. Filmi öldürülen gazeteci Nuh Köklü’ye adaması yönetmenin, ideolojik olarak modernist, aydınlanmacı taraflılığına işaret etmektedir. Özcan Alper’in filmde anlattığı karakterlerin genel çizimi, Dinle Küçük Adam kitabındakileri andırmaktadır. Özcan Alper’in diğer film ve anlatılarında gördüğümüz kötücül melankolinin, karamsarlığının, çözümün olmayışının izlerinin baskın ton oluşu, taşrada bağlama çalarak yaşayan İshak karakterinin yaşanan ve örtbas edilen linç olayının vicdani rahatsızlığı ile iç içe geçmiş durumdadır. Sınıfsal olarak alt ve üst kesimin iç içe ve yan yana yaşadığı taşradaki yazısız kuralların verilişinde kısmen zorlama yerler bulunmaktadır. Yönetmenin, bunları hissettirmek yerine üst üste vurgulama yapmasında genel okuma ve izleme ediminde bulunanların dahi zihinsel kirden nasibini alması olarak düşünülebilir. Film boyunca bin yıldır aynı coğrafyada yaşayan, yöneten ailelerin kural, kanun, kaide dinlemeden bildiklerini okudukları, yörenin ve doğal hayatın korunması için orada bulunan görevlilerin vurdumduymazlığı, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım davranışı toplumun ne durumda olduğundan haberi olmayanlar açısından rahatsız edici görünmektedir.

Genel toplumun halinden haberi olmayan, edebiyat öğretmeni baba tarafından büyütülen, Kadıköylü yarı aydın, okumuş, modernist, gitar çalan, entelektüel, doğa ve hayvansever Ali’nin Gidengelmez Dağları’nda kayboluşunun bir durum saptaması olarak adlandırılabilir. İçindeki karanlığın ne olduğundan haberi olmayan, Türkiye’nin en yarı aydın, aydın semtlerinde yaşayıp, dünyayı ve ülkesinde değişimlere imza atmak isteyen ama karşısındaki karanlığın koyuluğundan bihaber kendi dünyasında yaşayan bu karanlıkla baş edecek vahşiliği sergileyemeyecek eğitimli birey ve örgütsüz kitlelerin handikabını sergilemektedir. Karanlığa karşı tek başınıza başarılı olma şansınız Kırmızı Başlıklı Kız’ın Yedi Cüceler tarafından bulunup Pamuk Prenses sanılması kadar olmaz bir olgudur.

Özcan Alper, Karanlık Gece filminde aslında çığlık atmaktadır: Ey okumuşlar tek başınıza bu karanlıkla baş edemezsiniz!

Aydınlanmanın özellikleri üzerine uzun yıllardır tespit analiz, inceleme vs. yapılır durur. Aydınlanmanın çokça ifade edilmeyen bir yanı da yayılmacı oluşudur. Birey ve toplumların vicdanına, keyif aldığı, mutlu olduğu anlara temas ettikçe zararsız olan, barış yanlısı olan, anlatmayı sözle naiflikle yapan, özcesi hümanizm mekanizmasını yöntem edinir. Karanlığın koyu olduğu bir yerde tek başına yeterli gelmediği aşikârdır. Karanlığın içindeki cehaletle baş edebilmek için onlar kadar sert, tutarlı bir entelektüel tavır ister. Cem Yiğit Üzümoğlu’nun canlandırdığı Ali karakteri tehdit ve saldırı altındayken, belinden silahını çeker ve ateşlemez. Eğer silahı belinizden sıyırıp karşınızdakine doğrultursanız, bu kimi coğrafyalarda sizin ölüm fermanınız demektir. Sizin sıkmadığınız kurşunu karşı taraf bir gün size sıkabilir. Özcan Alper, filmin senaryosunu Murat Uyurkulak ile beraber hazırladı. Murat Uyurkulak’ın anlatı ve yöntem bilgisinin, politik ve bireysel hayattan enstantanelerin kesişimlerinde ağırlığı söylenebilir. Doğadaki kasvet, vahşet, insandaki kasvet ve vahşetin yanında olayların ve olguların aktörlerinden İshak’ın (Berktay Ateş) yok oluşu, kendisi ve cürümleriyle hesaplaşması, boş bakışların, korku dolu kâbusların verilişi Özcan Alper filmlerini daha önce izleyenler için şaşırtıcı değil. Günümüzde izleyicilerin büyük çoğunluğu şaşırmak, aşırı şaşırmak, heyecan duymak için filmlerde saçma sapan görseller ve çekimlerden zevk alır. Karanlık Gece filminde dağların, obrukların içinde kaybolan oğlunu arayan yarı deliye dönmüş çaresiz aydın Taner Birsel size bu tadı vermez. Özcan Alper, filmin sonuna bir Ufo koymuş olsaydı herkesi şoke eder, kendi izleyicisini şaşırtırdı. Her yönetmen kendi izleyici grubunu şekillendirir. Pratik eylemi film çekmek olan, eli kalemli değil kameralı olan entelektüelin gökten bir Ufo indirmesi kendini infilak ettirmesi olurdu. Özcan Alper o Ufo’yu filmin içine almaz. Özcan Alper, diğer yönetmenler gibi alenen kendisiyle didişmemektedir. Kendi didişmelerinin yansılarını ise karakterlerin bakışları ile betimlemektedir.

Sözcüklerin yapamadığını susarak yapmak. Filmde bolca sessizlik var. Toptancı bir yaklaşımla; sanat eşittir merak, merak eşittir kurcalamak formülasyonu algı yönetimindeki bir kitleye derdini kısaca anlatma çabasıdır. Gecenin kör olasıca karanlığında bunu yeni izleyicilere ulaşmak amacıyla gerçekleştirmiş olabilir. Filmde merak, vicdan, aramak, sorgulamak kavramlarının düşmanı, cehalet, vicdansızlık, sorgulamamak, mevzuyu eşelememek suçu kabullenen diğer karakterlerin yaptığı kötülüğü açıklarken yarattıkları bahanelerin içine iyi yerleştirildiği görülmektedir. Filmdeki biçim ve içeriğin uyumu birbiriyle örtüşmektedir. Vicdanını kontrol edemeyip, linçe yenik düşen İshak’ın ölümünde bulduğu huzuru yaşamak istemiyorsanız; yönetmenin çağrısına kulak verebilirsiniz.

Karanlıktan korkmayın!

Editör: Nisa Demirtaş

Visited 33 times, 6 visit(s) today
Close
Exit mobile version