Yazar: 17:50 Deneme

 İlişki mi Bağ mı?

Kalabalık bir çağ bu, farkındasınızdır. Kalabalık ve karmaşa dolu bir devir. Haliyle, bu zamana denk gelen gönüllerimiz de zihinlerimiz de nasibini alıyor bu devrin fazla yanlarından. Bakmayın fazla dediğime, görünürde fazla, değerde eksik yanlarından söz ediyorum. Tanışmak mesela… Şimdilerde insanlarla tanışmak, tanışabilmek bir meziyet değil. Adı iki gün önce duyulmaya başlamış sosyal mecralardan tutun da neden gittiğinizi bile bilmediğiniz sosyal kulüplere kadar birçok alan var yeni insanlarla tanışabileceğiniz.  Ancak tanışmak, tanışıyor olmak yeterli mi? Kalabalık içinde kaybolan samimiyetler, hızla tüketilen dostluklar ve anlık bağlar… Zihnimizde yer edinen bu kısa süreli tanışıklıklar, derinlemesine bir iletişimin eksikliğini daha da hissettiriyor. Eski zamanların mektuplarını, uzun sohbetlerini, bir kahve eşliğinde saatlerce süren muhabbetlerini özler olduk. Çünkü o zamanlar, insanlar gerçekten tanışırdı. Birbirlerini anlamak, keşfetmek için zaman harcardı. Şimdi ise tanışıklıklar yüzeysel, dostluklar gelip geçici.

Birini tanımak için değil de yalnız kalmamak için giriyoruz insanların hayatına. Evde ses olsun diye açtığımız televizyon gibi ne anlattıklarına önem vermeden dinlemeden duyuyoruz sadece. Arkadaşlık uygulamaları, ilişki uygulamaları derken konuştuğumuz, mesajlaştığımız o insanlara robot muamelesi yapar olduk. İçini boşalttık arkadaşlıkların, aşkların. Artık kimsenin arkadaşı ya da sevgilisi yok, herkesin “ilişkisi” var.  Kaçımızın gerçekten bağ kurduğu ilişkileri var? “Nasılsın?” sorusu çok faydalı bir turnusoldür bunu anlamak için. Ancak burada önemli olan bu soruya kaçımızın doğru cevabı verdiği değil, bu soruyu kaçımızın gerçekten merak ederek sorduğu. Her gün aynı ortamda olduğumuz, vakit geçirdiğimiz insanların gözlerinin içine bakıyor musunuz yoksa yalnızca orada biri olduğunu bilerek dikkat etmeden geçip gidiyor musunuz? Her birinin ayrı birer hikâye olduğunu önemsemeden davranmanın insanı insana ne kadar yabancılaştırdığını fark edebiliyor musunuz?

Öyle asık suratlar, öyle hüzün dolu gözler, öyle neşeli tebessümler geçiyor ki yanımızdan her gün ve biz bu yer yüzünde biricikmişiz gibi davranıp hiçbirine dikkat etmiyoruz. Yıllar önce bir yerde okuduğum, intihar eden bir adamın cebinde bulunmuş şöyle acı bir not: Bugün bir kişi bile bana gülümserse intihar etmeyeceğim. Bu cümle aklıma her geldiğinde yutkunmam biraz zamanımı alıyor. Yolda, işte, okulda, markette ve diğer her yerde karşılaştığınız insanların yüzüne gülümsemek inanın sizden hiçbir şey götürmez, aksine belki bilmeden tek bir gülümsemeyle dokunursunuz birinin hayatına.  

Biliyorum bu kalabalık devirde kimsenin vakti yok kimseyi merak etmeye, tanımaya, gerçek bağlar kurmaya ama en azından yanından öylece geçip gittiğiniz insanların o gün içerisindeki tebessümü olun, iş yerindeki arkadaşınızın “nasılsın”ı olun, işini yapmaktan yorulan birinin “kolay gelsin”i olun. Kalabalıkların sizi birbirinizden uzaklaştırmasına değil birbirinize yakınlaştırmasına müsaade edin. İlişkiler değil bağlar kurun. Kurun ki o arkada açtığınız televizyon bir gün bozulursa sessizliğinize hapsolmaktan kurtaracak gerçek sesler olsun yanınızda.

Editör: Melike Kara

Latest posts by Güler Durmaz (see all)
Visited 44 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version