Yazar: 13:06 B. Nihan Eren Dosyası, Kitap İncelemesi, Öykü Kitabı

Hayal Otel’de Rezervasyon Yaptırmak İçin Tıklayın | Hayal Otel Kitap İncelemesi

Giriş

Klasik bir sunuşla, 1981 yılında Tekirdağ’da dünyaya gelen B. Nihan Eren, lisans eğitimini sinema ve yüksek lisans eğitimini edebiyat üzerine almıştır. Onu bir zamanlar Kanal7’de yayınlanan Elif dizisinin senaryo koltuğunda gördük. Bu dizi 940 bölüm yayınlandı. Günlük dizi yazarlığı yapmak sanırım ki hiç kolay değildir. Ancak yazarımız, edebiyattaki anlatı başarısını belki de burada kazandığı yazım alışkanlığı sayesinde gerçekleştirmiştir. Eren Yavaş, Kör Pencerede Uyuyan, Hayal Otel ve son olarak da Nefeshane isimli öykü kitaplarıyla edebiyat okurunu selamladı. Belki dünyayı öyle gördüğü için, belki de lisans döneminde aldığı sinema dersleri sayesinde öyküdeki atmosfer dünyası da sinematografik sahneleri beraberinde getirdiği kesin. Bu özelliğiyle B. Nihan Eren, klasik öykü anlatısının dışında kalıyor. Karakterlerini öykü içerisinde canlı tutmayı ve onların gelişimini göstermeyi başarıyor. Bu başarısı da ona 2015 yılında Kör Pencerede Uyuyan kitabıyla Cevdet Kudret Edebiyat Ödülünü kazandırmıştır.

Hayal Otel, 2020 yılında Yapıkredi Yayınları tarafından yayımlandı. Yazarın üçüncü öykü kitabı olan Hayal Otel, hem anlatısı hem tasarısıyla klasik öykü ve öykü kitabı mantığından farklıdır. Yukarıda söz ettiğimiz gibi, sinematografik anlatıya sahip olması, karakterlerin öykü içinde hep canlı kalması ve sürekli gelişiyor olmasıyla yazarımız klasik anlatının dışındadır. Bununla beraber kitapta kurgulanan öyküler, bir bütün olarak da ele alınabilir. Başından sonuna kadar bir olay örgüsü ve arka planda gelişen bir olay çevresinde otel, karakterler, kasaba üçgeni arasında okur kurgunun içinde hapsolur. Uzunlu kısalı öyküleriyle yazarın bunu gayet iyi başardığını, sıkmadan ve elindeki malzemeyi yerinde kullandığını söylemek mümkündür.

Kitaba daha derinlemesine bakacak olursak…

Hayal Otel, memleketin güney ucunda yer alan bir kasabada, pek de merkezde yer almayan bir konumdadır. Sahipleri olan İsmet ve Feryal karıkocadır. Henüz tabelası asılmamış, resmi olarak açılışı yapılmamıştır. Ancak buna rağmen, gelip kalacak misafirleri vardır. Otelde on iki oda var. Bunlar birden on ikiye kadar rakamla yazılmamış, her bir odaya bir bitki adı verilerek adlandırılmıştır. Bu odaların adları şöyledir: Kaktüs, Ardıç, Begonvil, Kızılağaç, Şimşir, Lavanta, Menekşe, Funda, Çınar, Limon, Okaliptüs, Papatya. Her odada farklı türden insan kalacaktır. Tabii bazı odalara misafir yerleşemeden öykülerimiz sona eriyor. Yazarımız öykülerini de oda isimleriyle şekillendiriyor. Ancak “Ardıç” öyküsünde karşımıza çıkan yazar Doruk, hemen hemen bundan sonraki tüm öykülerde yer alıyor. Veya otel sahibi İsmet ve Feryal. Tüm öykülerde onlardan bir parça okuyabiliyoruz. Misafirlere geçmeden önce bu öykülerin birbirini bağladığını ve kitap içinde tamamlandığını söylemiştim. Ve bu öyküler bitki isimlerini temsil ettiği gibi bazı duyguları, bazı hisleri de temsil etmektedir. Mesela “Ardıç” öyküsünde özlem duygusu, “Begonvil” öyküsünde öfke duygusunu görebiliyoruz.

Bölüm 1: Öyküler

Öyküleri tek tek ele alacak olursak, hem öykü karakterlerini hem içerdiği duygu ve hissi şöyle özetleyebiliriz.

“Ardıç” öyküsünde Doruk isimli karakterimiz kurguya dahil olmaktadır. Önceki evliliğine dair özlemi paragraflara yansımaktadır. Bir önceki öykünün (“Kaktüs”) finalinde Feryal, birini gördüğünü sanmaktadır. Ve bu öyküde o kişinin Doruk olduğunu düşünür ve bu sebeple onu sevemez. Kocası İsmet ise tam tersi bir yazarla tanıştığı için daha samimidir.

“Begonvil” öyküsünde ise öfkeyi görmekteyiz. Misafirimiz bu sefer ressamdır. Yazar sık sık karakterlerin arasına girmekte, onların gelişimini okura anlatmaktadır. Ayrıca yazar anlatıya da dahil olmaktadır. Örneğin “Rüzgâr pencere pervazlarında uğuldarken, İsmet yumurtayı suda ne kadar bekletmesi gerektiğini düşünüyordu. Şimdi evet Feryal seneler boyunca yumurtayı rafadan yemişti. Bazı ufak şeylere kolayca parlayıp çabucak sinmeyi hep ikisinin arasında da, evet, inatla tutmuştu”. Bu alıntıda görüldüğü üzere şimdi evet diyerek yazar araya giriyor ve okura direkt Feryal’in ağzından anlatmaktansa kendisi iki cümleyle açıklamaktadır. Bu tarz dahil olmaları B. Nihan Eren ilerleyen öykülerde ara sıra yapmaktadır.

“Kızılağaç” öyküsünde isimlerinin Ahmet ve Meryem olduğunu bildiğimiz iki karakter dahil olmaktadır. Bunlar misafir değil, otelde çalışmak için iş başvurunda bulunan ve sonrasında da işe giren iki karakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu öykünün temsil ettiği his ise kaçma hissidir. Ayrıca öyküde suç kavramı da karşımıza çıkar. Ahmet ve Meryem, otel sahiplerine yalan söylemektedir. Siyasi görüşleri sebebiyle olduğunu düşündüğüm bir gerekçeyle üniversitedeki işlerinden uzaklaştırılmışlar ve yurtdışına kaçmanın yollarını aramaktadırlar. Bu öyküde yine diğer karakterlerin gelişimi sürmektedir.

“Şimşir” öyküsünde yazar Doruk’un plajda gezintiye çıktığını ve kadınlarla tanışmak istediğini görüyoruz. Öyküde şehvet duygusunu görmek mümkündür. Bu öyküde de asıl başkarakter Doruk’tur. Bununla beraber Leyla ve Deniz kurguya katılmışlardır.

“Lavanta” öyküsünden de tek kelimelik bir özet çıkaracak olursak, bunu arayış kelimesi ile karşılayabiliriz.

“Menekşe” öyküsünde yazarımız, okurun kafasını karıştırmayı planladığını düşünmekteyim. “Şimşir” öyküsüyle dahil olan Leyla ve Deniz’i başlıca okumaktayız. Bunlar iki kadın karakterdir. “Şimşir” isimli öyküde iki farklı karakter gibi sunulsa da bu öyküde Leyla ve Deniz’in zaman zaman bir karakter olabileceği düşüncesine kapıldım. Bu karışıklığı yazar başarılı olarak vermiştir. Bu öyküde hesaplaşmayı görmekteyiz. Leyla veya Deniz. Veya tek bir karakter olsun. Karakter içindeki hırs, olmak istediği kişi ve olduğu kişiyle hesaplaşmaktadır.

Giriş kısmında öykülerde otel, kasaba ve karakterler arasında kurgusal bir hapis var denilmişti. Öyküleri birbirine bağlayan bir diğer etmen ise bir doğa olayıdır. Yaklaşan kasırga haberi otelde sürekli konuşulmaktadır. “Funda” isimli öyküde ise kasırganın yaklaştığı görülmektedir. Ayrıca yazar, bu öyküde tüm karakterlerini işlemiştir.

“Çınar” öyküsünde yine ikilemdeyiz. Leyla ve Deniz farklı kişiler mi? Bu öyküde beklemeyi konu olarak görüyoruz. Kasır gelir. Otelde korku hâkimdir.

“Limon” öyküsünde doğuş, umut gibi kavramlar görülmektedir. Kasırga sonrası, otelin ve kasabanın yeniden doğuşu, yeniden doğuşun umudu, diyebiliriz.

“Okaliptüs” ve “Papatya” öyküleri de kasırga sonrasını göstermektedir bize. Yine tüm karakterler işlenmektedir. “Papatya” öyküsünde karakterlerin son bir iç döküşü, vedası var.

Bölüm 2: Kitapla İlgili Genel Fikirler

Yazarın bu kitabında tahlillere ve tespitlere daha çok yer verdiğini düşünmekteyim. “Lavanta” öyküsünde geçen, “Çok net olan bir şey var ki şu an buradayız. İnsan hayatına dair bir bütünlüğün veya bir mananın peşindeysek ve yaşamak rüyası her an bizi kuşatıyorsa, bu çok ötemizde bizi beklerken bir şeylerden değil, tam da insana dair deneyimin gerçekliğinden başka bir şey değildir, oralarda aramalıyız yaşamımızı” alıntısı bir bakıma kitabı özetlemektedir. Karakterler kendilerine karşı merhametli değil. Bunların en iyi örneği, yine “Lavanta” öyküsünde Meryem’in kendi kendine, “Sevilecek bir yan vardı. Her şeyde ve her yerde sevilecek bir yan olabilirdi. Bu insanlarla kendi yalnızlığı arasında, bu kasabayla kendi yabancılığı arasında bir bağın kurulabileceğini görüyordu” demesidir. “Menekşe” öyküsü için hesaplaşma denilmişti. Hesaplaşma olur da lafı esirgemeden söyleme olmaz mı? Leyla, “Odalar ve odalar. Artık odaların içinde olmayan kendisini gördü. Kendi sessizliğini duydu, yokluğunu gördü. Geriye kalan boşluğunu gördü. Olmayışını gördü” diye kendini eleştirmektedir.

Doğa betimlemelerine de başarıyla yer verilmiştir. Neredeyse her öyküde güneş bir şekilde kendini göstermekte, karakter gibi kurguya dahil olmaktadır. Ya tepelerin ardındadır, ya doğarken tüm tabiatı uyandırmaktadır. Güneşle beraber deniz de zaman zaman öyküde bir karakter gibi görülmektedir.

Hayal Otel, bir edebiyat metni olduğu gibi aynı zamanda geleceğe, bugünlerden bırakılan bir pusuladır. Kitapta ülkemize dair birçok sorun satırlar arasında gizlenmektedir. Kadınların yaşadığı kimliksizleştirilme sorunları, akademisyenlere uygulanan baskılar, cinsiyet tercihleri, insanların bunalımları… Kurguya katılan her karakter aslında bir sorunun temsilidir. Bu nedenle Hayal Otel, bağıra çağıra değil, sessiz sedasız bir tepki ortaya koymaktadır.

Bölüm 3: Eleştiriler

Her iyi kitapta olduğu üzere, Hayal Otel’de de bir bence var. Bunun olması ise çok normaldir. Her okurun, bir kitaptan, bir yazardan beklentileri vardır.

Kitabın genel yapısını, nicel ve nitel yapısını beğendiğimi açıkça ifade edebilirim. Ancak yazarın araya girip karakterin önüne geçerek karakterin hayatından bilgi ifşası yapmasını (yukarıda bir örnek verilmişti) kitaba dair olumsuz noktalardan biri olarak görmekteyim. Bunun yerine her zaman yaptığı gibi karakteri karaktere anlattırmayı tercih etseydi, daha bütüncül bir tablo olmuş olurdu. Ya da bunu yapmakta ısrar edip daha sık karşımıza çıkabilirdi. Yine de önerim, karakterin karaktere anlattırılması yönünde olurdu. Bu yazarın bilinçli bir tercihi dahi olsa, bir editör müdahalesi gerekmektedir.

Final

Yazmanın ve yayımlamanın çok kolay olduğu bir dönemdeyiz. Birçok niteliksiz dergi, yayınevi yazarlık heveslisi insanların gelişimine engel olmaktadır. Yazılan ve yayımlanan metinlerin bu kadar fazlalaştığı bir dönemde B. Nihan Eren gibi nitelikli yazarların sayısı maalesef artmadığı gibi korunamıyor da. B. Nihan Eren, bu sığ ortamda parmakla gösterilebilecek yazarlardan biri. Bunu Hayal Otel kitabında net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu nedenle B. Nihan Eren’den yeni kitapları için söz almak gerekmektedir.

Kaynakça

Hayal Otel, B. Nihan Eren. YKY, 2020.

Visited 54 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version