Akşam, kızıllığını her daim ağır ağır siyaha teslim eder. Siyah ise emanetini her yeni fecirde tekrar bırakır gider. Böylesi harikulade bir nizamda yoldan çıkmış, benliğini kaybetmiş, ruhu peyderpey erimiş insanlar ve insancıklar… Ay’ın muteber parıltısı; gecenin hatta dünyanın ruhuna dahil olmuyor ya hani, işte bu yüzden olmuyor…  İpek mendile sığmaz ki saklasak hayatı. Elbet bir gün toprakta son bulacak vuslat. Buna rağmen toprağı tutup rengine göre ayıran; birini ötekinden üstün gören tevazu ve akıl yoksunu zihniyetcikler.   Tıpkı kuyunun dibindeki kurbağanın gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanması gibi .

 Fersah fersah denizleri aşıp yolları gitmiş; yetmemiş bir de gözlerine dünyayı, avuçlarına bir dolu kibri sığdırmış herkes. Herkes her şeyi sığdırmış da, aynılığı pay edememiş yüreğinin köşesinde. Belki de hiç denememiş bile.  Aylak aylak yaşamayı kâr bilip kibirlenmiş sadece. Böyle hiçbir şey kötü olmuyor belki ama iyi olmadığı da aşikar. Farklı olmayı delilik, eksiklik, eziklik ilan edip köşesine çekilen acımasız bir düzen… İsim, cisim, renk aynı olmayan ne varsa ötekileştirme yüzyılı… Terazide mazlumun manevi acısının bedensel acısına ağır basıp bütün nizamı alt üst ettiği bir devir…

Zaman; şimdi bilgi, akıl ve de aptallık,

Refah belki var belki yok.

 Hepsi hangi tarafta doğduğuna bağlı. 

 Evet koskoca hayatın ince çizgisi bu. Ezilen, aşağı görülen, ötekileştirilen toplumlar mı yoksa bütün bunlara sebep olanlar mı? 

Beyaz ! Kendini yüceleştiren; daha doğrusu öyle sanan, fakat tek bir siyah toz tanesi karşısında varlığını teslim eden beyaz… Siyah ile arasındaki uyumu yakaladığında ise eşsiz bir armoni oluşturan beyaz. Her şey dünyayı nasıl gördüğümüzle alakalı: Sağdan bakarsak vahşi, soldan bakarsak çekici. Konuma bağlı bakış açısı her şeyi bir de edebilir yerle yeksan da. Önceden seçemediklerin olabilir  fakat sonradan seçip kazanacakların tamamen senin elinde!

 Ne mutlu gün doğarken ya da güneş batarken yaşamını kimseye feda etmeyenlere…

Visited 20 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version