Yazar: 19:45 İnceleme, Kitap İncelemesi, Roman

Dostoyevski-Yer Altından Notlar

‘’Ben kendi yaşamımda, sizin cesaret edemediğiniz ne varsa sonuna kadar gittim; siz ise korkaklığınıza mantık kılıfı uydurmaya çalışıp kendinizi kandırdınız. Bu durumda ben sizden daha canlıyım. ‘’ der Dostoyevski bu kitabında, yeraltı adamının ağzından. Kitabın inceliğine aldanılmasın. Anlamak, sindirmek zaman alıyor. Altını çizdiğim, üzerine dönüp düşünmeyi planladığım çokça cümle oldu. ‘Yeraltından Notlar’ 1864 yılında Petersburg‘da basılmıştır. Varoluşçuluğun ilk romanı olarak görülmektedir. Sartre, Camus ve Kafka gibi birçok yazara esin kaynağı olmuştur. Eğer siz de benim gibi, – daha önce Dostoyevski okumuş olun ve ya olmayın- ‘Yeraltından Notları’ bu isimlerden sonra okumuşsanız, bazı dostlarımızı mutlaka anacaksınız. Hatta o dostları daha iyi anlayacaksınız.

‘’Zeki insanlar hiçbir şey beceremezler, becerenler sadece aptallardır.’’

Bir alıntı daha. Çok sert değil mi?  Bunu iş yerinizde, aile ortamınızda söylediğinizi hayal edin bir de. Gelebilecek tepkileri düşünün, fikir ayrılıklarına, tutarsızlığa tahammülü olmayan insanların tepkileri, bu cümleden daha sert olur dediniz mi içinizden? Ya da kızdınız; başarıları ve muazzam düzenli yaşamı ile topluma örnek olan insanlara aptal diyecek kadar şuursuz mu bu Dostoyevski? O muazzam düzeniniz içinde, modern toplumun en modern üyelerinden biriyseniz kızmakta haklısınız. Tutarsız, kafası hayli karışık ve bir geveze olduğunu itiraf ederken fazla zeki olmasını sebep gösteren, daha sonraki satırlarda da kendini aptal diye nitelendiren bir yazarı/ karakteri okumaktan hoşlanmayacaksınız belki de. Belki de haklı diye düşündünüz. Yıllardır aradığınız cevapla karşılaşmanın huzuru ile kendinizi kabul etmeye yakınlaştınız. Hatta bir sonraki adımınız kendinizi olduğunuz gibi kabul edip, sistemin tüm o kendini sev, mutlu ol dayatmalarına kaptırmak mı olacak? Hiçbir şeyin gerçekleşmediği yeraltınızda tüm dünyaya seslenir itiraflarınızı, zamanında veremediğiniz havalı cevaplarınızı mı kaleme alacaksınız? Emin değilim. Huzur vermeyecek bu kitap size. Dostoyevski’ye de vermemiş olacak ki,  bu kitabından sonra yayınlanan romanı ‘Suç ve Ceza’ olmuş. Başka söze ne gerek. Sert bir şekilde toplum eleştirisi yaparken, ahlak öğretisi sunuyor mu sunmuyor mu kafamızı iyice karıştıran, iyi okurların nerdeyse tamamını can evinden vuran çarpıcılıktaki romanları sayalım. ‘Suç ve Ceza’, ‘Dönüşüm’, ‘Tutunamayanlar’, ‘Bunaltı’, ‘Yabancı’ hatta burada adını belirtmediğim yerli edebiyatımızdaki anti kahramanları düşünün. Dostoyevski okuru olan o muhteşem yazarların bu yeraltı adamından etkilenmemiş olmaması neredeyse imkânsız ki, bu kitap hakkında bir şeyler yazma hadsizliğine giren bana da bu kadar coşkulu cümleler söylettiriyor.

Huzur vermeyecek kitapları sevin. İşin içinden çıkamazsanız siz de benim gibi üzerinden zaman geçince tekrar düşünürüm tembelliğine sığınıp, o bastırılmaz huzursuzluk ve tutarsızlığınızla yeniden kitaplara gömülün. Dostoyevski’nin bahsettiği zeki insanlar sınıfına girer miyim bilmem ama gevezelik paydaşlığını taşıdığım o gevezeler gibi ben de sevdiğim kitapların alıntıları üzerine günlerce düşünmeyi seven, o düşüncelerin değişimine tanıklık etmekten hoşlanan biriyim. Herkesten daha yalnız, o gevezeler gibi durmadan yazarla kitapla konuşan, bitmesin diye okuma eylemini daha da ağırdan alıp vedalaşamayan biri olarak söylüyorum. ‘Yeraltından Notlar’ da bunlardan biri oldu. Kitap hakkında o kadar çok inceleme, alıntı var ki ben bu kitabı kimler okumalı ve okursa kimler sever, onlardan bahsetmek istiyorum. Asla örgütlenemeyecek, iç hesaplaşmaları yüzünden kendini sabote etmenin kitabını yazan, kendi gibi olandan bile kaçan o devasa yalnızlar ordusuna sesleniyorum. Günlüklerinde,  hayallerinde tüm dünyaya seslenen gevezelere. Yer altı insanlarına. Dünyayı, rahatsız edilmemek adına tek kuruşa satabileceklere. İletişimde olunanların, duvarlarla, aynalarla sınırlı olduğu mağaralarında, okuduklarıyla düşünceleriyle, alıntılarla, anlama hastalığına kapılmış tutarsızlara. Korkak olduğunu haykırırken bile Dostoyevski’nin bahsettiği o ölülerden çok daha cesur olanlara. Kitapta kendinizi bulacaksınız. Kızdığınız tiksindiğiniz  ‘onları’ bulacaksınız. Yüzlerine yalancılıklarını, aç gözlülüklerini haykırmak istediğiniz kişileri bulacaksınız. Bir başkasını eleştirerek, suçlayarak her zaman haklı ve günahsız olmanın tatlı sığınağında, yaşamanın kıyısında kalmış ölülere sizin kadar belki de sizden çok daha sert çıkışan bir tutunamayan bulacaksınız. İnsanın kendisine kızmasının, kendisini eleştirmesinin abesle iştigal olmadığına bile inanırsınız belki de. Tüm bunlar bana hitap etmedi, bahsettiğin topluluktan değilim diyorsanız yine de okuyun derim. Kitabın ilk kısmındaki günlüğümsü seslenişi atlatırsanız ki bolca durup düşüneceksiniz; ikinci kısımdaki akıcı hikâyenin içinde kaybolup gideceğinizi garanti edebilirim. Öyle ki; sevimsiz bulma ihtimalinizin yüksek olduğu o kişiye hem hayranlık hem tiksinti hem de merhametle bakacaksınız. Sayfalar ilerledikçe hayatınızdan birisi olmuş o gözünüzde canlanan sakallı, ürkek ama bir o kadar dürüst yer altı adamı.  Ebadından beklenmeyecek zenginliğinden, akıcı kurgusundan, cesur itiraflarından, alaycı hikâyelerinden ve aforizma gibi can alıcı tespitlerinden mahrum kalmayın derim. Kendinize meydan okumak gibi düşünüp okuyun ve bu savaşa girin. Kendi kendinize bile itiraf edemediğiniz kepazeliklerinizi yüzünüze vuran bu adam, zihninizin köşelerinde her yere taşıdığınız dostlarınızdan biri olacak.

Latest posts by Azize Göktaş (see all)
Visited 27 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version