Yazar: 15:59 İnceleme, Kitap İncelemesi

“Ah, Kimin İçin Atıyor Bu ‘Yürek’”

Dünyaca ünlü yönetmen Ferzan Özpetek, bundan on yıl önce yayımladığı, filmini de çektiği ilk romanı İstanbul Kırmızısı’ndan sonra edebiyat yolculuğuna Can Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı Saklı Yürek ile devam ediyor. Roma’nın göz alıcı sokaklarında iki yüz elli metrekarelik bir evde kilitli kalmış tutkulu fakat yetim bir aşkın, gönül gözüyle yapılmış resimler arasına gizlenmiş hikâyesini ve biri ölürken diğeri yeniden doğan iki kadının savruluşunu anlatan kitap, Özpetek’in külliyatını eşik atlattırıyor. 

1978 yılının Sicilya’sında, “dünün aslında bugün” olduğu günlerden birinde eski kafalı annesi ve boş gezenin boş kalfası erkek kardeşiyle birlikte yaşayan ergenlik çağındaki Alice, zamanını boş duvarlara bakıp hayaller kurarak geçirmektedir. Annesinin dırdırları, abisinin dünyadan bihaber yaşantısı arasında sıkışıp kalan genç kız, esasında o boş duvarları bir ayna haline dönüştürmüş, aynı aynalarda da kendini bir oyuncu olarak görmektedir. Ancak evdeki vaziyet ve maddi sorunlar böyle bir şeyin olma ihtimalini mümkün kılmayı epeyce uzaklaştırmaktadır. 

Aynı sıradan günlerden birinde, ortalamanın altında sıcak bir yaz günü Alice’lerin kapısı çalar. Alice’nin annesi bir terzidir ve Flangeri ailesinin anne Adelaide’nin müşterileri dışında gelen gideni pek olmaz. Ancak Adelaide bu kez kapıyı açtığında ufak çaplı bir şok yaşar: Kapıda hafiften çılgın, orta yaş civarında alımlı bir kadın olan Irene durmaktadır. Irene, daha yirmili yaşlarının başındayken zengin bir adamla evlenerek Sicilya’dan ayrılmış, sonrasında Roma’ya yerleşmiş ve kendisinden de bu buluşmaya kadar haber alınamamıştır. Irene, Adelaide onu ilk görüşte tanımasına rağmen kendini yeniden hatırlattıktan sonra bir kahve içmek için eve girer. Adelaide, Alice ve Gaetano’yu Irene’yle “Roma’dan eski bir dost” olarak tanıtıp, “teyzeniz” diye de ekler. Alice bu başına buyruk kadından daha ilk görüşte yüklü bir çekim almıştır. Irene’nin kendine güveni, rahatlığı, umursamazlığı onu çekim alanına iter. Üç beş hoş sohbetten sonra Irene, Alice ile özel bir muhabbete girişir ve ikisi arasında adı konulmamış bir teyze-yeğen ilişkisi başlar. 

Irene yine ortadan kaybolduktan sonra aklı onda kalan Alice, annesinin kızına bulduğu kasiyerlik işini yapmaya hazırlanırken eve Roma’dan bir telefon gelir. Arayan bir noterdir ve telefona çıkan Adelaide’ye konunun sadece Alice ile alakası olduğunu, dolayısıyla da bunu sadece ona söyleyebileceklerini ilettiklerinde annesi Alice’ye onları arayıp ne olup bittiğini öğrenmesini emreder. Alice geri dönüş yaptığında beklenmedik bir sürprizle karşılaşır: Irene teyzesi vefat etmiştir. Ve vasi olarak sadece Alice vardır. Noter, Alice’yi detayları konuşmak için Roma’ya davet eder. Tren bileti, konaklama her şey hazırlanmıştır. Alice, annesinin tüm karşı çıkışlarına rağmen hayatında dönüm noktası olacak bu adımı atarak Roma’ya doğru yola koyulur. Daha önce yaşadığı yerden dışarıya adımını atmamış Alice, noteri bulmaya çalışırken bu büyülü şehrin sokaklarında tabiri caizse rüya gibi bir gezintiye çıkar. Noteri bulur. Yetkililer Irene’nin vefatından sonra rahmetlinin Alice’ye Roma’nın göbeğinde 250 metrekarelik bir evi miras bıraktığını söyler. Gerekli işlemler yapıldıktan sonra anahtarları teslim alan Alice, başta annesi olmak üzere herkesin evi satacağını düşünürken, o, evi satmamakta karar kılar. Zira o anahtarlar hem kendi hayatında yeni bir başlangıcın kilidinde hem de yitip giden bir aşk öyküsünün hüzünlü hikâyesini öğrenmesinde işe yarayacaktır. Kitabın konusu hakkında daha fazla detaya girip okurun merakını kısmadan toparlamaya geçelim… 

Her şeyden önce Ferzan Özpetek, Saklı Yürek’te çok çok iyi bir kurgu ve olay örgüsü yaratmış. Bu durum, kitabın “gidişattan” milim sapmadan akmasına sebep olmuş. Özpetek’in anlatmak istediğinin sınırlarının bir adım bile dışına çıkmadan okuru kitaba kilitliyor. Merak faktörünü kelimenin gerçek anlamıyla son sayfasına kadar gizli tutan Özpetek, yönetmenliğini de devreye sokarak duyguların aktarımını sağlam bir zemin üzerinden sağlamış. Doğal diyalogları ve birer sekans olarak gözümüzde canlanan bölümleri, bol bol da sanatla beslenen Saklı Yürek, tutkunun, aşkın, kaybetmenin, yeniden doğmanın, hayal ve kalp kırıklarının kitabı olmuş. İyi ki de olmuş… 

Editör: Melike Kara

Visited 43 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version