Adım yok, adsız biriyim. Bana kimse isim koymamış. Eski Türk adetlerinde ad koyma için özel bir tören yapılırmış. Okumuştum. Ama şimdiye kadar ne gördüm ne de duydum.
Annem babam var mı, varsa kimlerdir bilmiyorum.
Elbisem de yok, çıplağım hem de çırılçıplak. Ölenlerin bile gömülürken elbisesi var, adına kefen dedikleri. Ama benim yırtık da olsa bir elbisem yok.
Cennetten kovulan Adem baba ile Havva annemizin bile yapraktan olan bir elbisesi vardı. Ama benim bir elbisem yok, çıplağım hem de çırılçıplak.
Yanımdan bir çok insan geçer. Gelen geçen bana bakar ama kesinlikle görmez. Ortalık yerdeyim, uluorta hem de. Bazen önümde bir cam, bazen bir tezgah arkası, bazen kıyıda köşede atık bir eşya gibi çöp kutusu yanında, bazen da kuytu ve karanlık bir köşede.
Marangoz Gepetto ustanın oğlu Pinokyo gibiyim. Ancak Pinokyo gibi de değilim. Pinokyo hareket de ederdi, konuşurdu da, hem de koşardı.
Peki ya ben?
Ne konuşurum, ne koşarım ne de hareket ederim. Herkes bana bakıp fark etmediği halde yanıma gelip bazen elimi kolumu kaldırıp indirirler, bazen elbise giydirirler sonra da dönüp, bana bakıp seyrederlerdi. Kimse bana bir şey sormaz, muhatap bile almazdı.
Köle nasıl efendisinin ye dediğini yer, giy dediğini giyer, soyun dediğinde soyunur aç kal dediğinde günlerce aç kalır. Hiç bir zaman şikayetçi olmaz, her zaman razı olur kanaat eder. Ben de öyleyim.
Biliyor musunuz beni oyuncak gibi gördüler. Aynı oyuncağa yaptıkları gibi kolumu bacağımı çıkarırlar. Hiç omuzun çıktı mı, hiç oynarken parmağın kırılmadan geriye döndü mü? Bunu yaşamayan bilemez.
Bazen pantolon bacağını koluma, bazen gömlek kolunu bacağıma, ayakkabılarımda ise sağımı soluma takarlardı.
Hiç deli gömleği gibi sizi giydirdiler mi? Bana giydirdiler üstelik ne deliydim ne de saldırgan. Kimseye zarar vermezdim. Zoruma ne giderdi bilir misiniz? Bunu yaptıklarında bana bakıp bakıp gülmeleri yok mu? Ne kadar acı, ne kadar zordur, her şeyin farkında olup sessiz kalmak.
Ama kimse benim yaşadığımı, ne hissettiğimi bilmez.
Nereden bilsinler, kendisini tanımayan şu garip zavallı insancıklar.
Eskiden bu halimden utanırdım. Çok utanırdım, içinde bulunduğum bu durumdan sıkılırdım. İtiraz edemez, karşı koyamazdım. Çaresiz, güçsüz, dilsiz, sessiz…. Kemal Sunal’ın Japon Gelin filmindeki robot gelin gibiyim. Kurulduğunda hareket eden, konuşan, kapatıldığında ise ışığı sönen robot gibi. Ancak ben robot da değilim. İnsanları artık umursayamıyorum. Kümeste, ahırda, ağılda veya doğada toprağı kirletip bitkileri sularsa(!) bunu yaparken bir de nasıl kimseden utanmazsa insan, esen rüzgardan, yaprak esintisinden, hayvanlardan, ağaçlardan, kuşlardan…. Ben de öyleyim utanma duygumu kaybettim.
Biliyor musunuz komiklik olsun diye büyük-küçük, yaşlı-genç, kadın-erkek beni taciz ettiler. Bikini bölgesi dedikleri, okullarda özel bölge diye öğrettikleri yerlerime dokundular. Bunu yaparken ne yapanlar utandı ne de görenler umursadı. Poz verip resim bile çekindiler. Şimdi utanmadan pornoya karşıyım derler, taciz-tecavüz edeni görüp yakaladıklarında linç etmeye kalkarlar.
Nefes almayı da bilmem. Atlar gibi ayaktayım. Yorulmak nedir bilmiyorum. Gözümü kapattığım da görülmemiştir.
Yaşamaktan yoruldum ama kimse bilmedi. Zaten ne geçmişim var ne de geleceğim. Arkamdan kimse üzülmez de ağlamaz da. Ne salâm verilir ne cenaze namazım kılınır. Tabutum da olmaz mezarım da.
Ne garip değil mi? Üzülecek halime bakar komik gelir gülerim. Hani derler ya, güleriz ağlanacak halimize. Aynı onun gibi.
Söz bitti, kelam kalmadı. Duygu yok, sevgi de nefret de. Ne korku kaldı ne de hüzün.
Ruh bedenden ayrıldı. Ortada ceset bile olamayan bir beden kaldı.
Şimdi söyleyin bana, gözünüzde canlandı mı şeklim şemailim?
Bulmaca gibi oldu değil mi?
Üstelik ne zihninizde ne kalbinizde bunu tasavvur edecek bir imge de yok değil mi?
Şöyle çarşı pazar gezersin, giyim kuşam bakarsın, birçok kıyafeti denersin. Sana rol model olur ama bilmezsin.
Benim kim olduğumu bilebildiniz mi?
- Adımı Sen Koy - 22 Mayıs 2021