İnsanın geçmişle bağlantısı hiç bitmez. Bedenimize ve ruhumuza işlemiş travmalar ve dahası. O bağı keşfedip tüm yaşananlarla hesaplaşmak en doğrusudur birçok spiritüel düşünceye göre. Netflix’in vizyona giren yeni dizisi de bu spiritüel fikri işliyor. Üç yakın arkadaşın sezonluk hikâyesi, bir yaz masalı içinde anlatılması tuhaf kaçan mistik işler. Dizinin senaristliğini Nuran Evren Şit üstlenirken, yönetmen koltuğunda Burcu Alptekin oturuyor. Yazın en güzel zamanlarında, yeşil ve mavinin bir arada olduğu bu yapımın işlediği konu, özellikle son dönemde birçok insanın deneyimlediği bir pratik üzerinden yürüyor. Hikâye, hiçbirimize yabancı olmadığı gibi birçok insanın da hayatının tam içinden geçiyor. Kanser hastası olan Sevgi’nin (Boncuk Yılmaz) omuz dayadığı, disiplinli, sert doktor arkadaşı Ada (Tuba Büyüküstün), evli, mutlu, çocuklu ama hayalleri yarım kalmış Leyla (Seda Bakan) çevresinden ilerleyen hikâye bir yaz büyüsü gibi başlayıp mistik bir dünyaya tırmanıyor. Fırat Tanış’ın, “Zaman” karakterine hayat verdiği karakter etkileyici bir sükûnet hissettiriyor.
Birçok insanın deneyimlediği Aile Dizimi pratiğinin uygulayıcısı Zaman Bey. Sevgi karakterinin nükseden kanser hastalığı ile düştüğü umutsuz duruma umut oluyor Zaman Bey. Her bilim insanın sorguladığı mistik işleri hırçın karakter Ada soruguluyor elbette. Bu sorgulama zaman içinde bir mücadeleye dönüşüyor, bu mücadele bilim ile spiritüel işler arasında değil aslında. Ada’nın kendisiyle mücadelesi. Bu mücadele her türlü duygu-durumla ilişkilendirilebilir. Benim geçmişimle, senin evinle, onun işiyle… Asıl hikâye insanın kendisiyle savaşı. “Zaman” karakterinin ağzından dökülen her cümle, bize insanın sırrını anlatmakla ilgili. Zaman ile Sevgi’nin tanıştığı sahnede Zaman Bey’in elindeki bir kâse dolusu Nar ile ilgili söyledikleri Zaman karakterini az çok anlamamız için yeterli olmasa da ciddi bir ipucu. Narın bolluk ve bereketi temsil ettiği söylenir. Ölümden sonraki hayatı temsil ettiği de düşünülür. Aynı hayatlar içinde farklı hayatlar olduğunu düşündürür bize.” Kişisel gelişim yöntemleri, olumlama, pozitif düşünme, farkındalık gibi teknikler insan bedeni üzerindeki birtakım hastalıkların tedavisini bulmanın değil, onlara dokunmanın yöntemleri üzerinde çalışan Zaman Bey, kendi kırıkları içinde yaşayan, ama onlarla nasıl yaşayabileceğini bilen bir temsildir.
Toprak (Murat Boz) Ada’nın eski, yarım kalmış, büyülü aşkı. Bütün yaralı âşıklar gibi oradan oraya savrulmuş, kendini çizme çabasında, geçmişteki hatalarının acısını çeken, yakışıklı, müzisyen bir adam rolünde. Onun da yolu Zaman Bey ile kesişiyor ve elbette eski sevgilisi, bitmeyen aşkı Ada ile. Ama, Ada evli. Selim (Serkan Altunorak) ile düzenli bir hayatı, keyifli görünen bir yaşamı var. İşini Selim’in önüne koysa da buna ses etmeyen bir karakter olan Selim’le. Selim de geçmişin yükünü sırtında taşıyanlardan. Bir de dizinin diğer erkek karakterleri var elbette, Leyla’nın üçkâğıtçı kocası Erdem (Onur Kurt), Sevgi’yi sıradan, ama sevgi dolu karakteri ile etkileyen Fiko (Rıza Kocaoğlu). Tüm karakterlerde milyonlarca insandan bir dokunuş, bir hikâye var, olması gerektiği gibi. Bu projenin yıldızı elbette Tuba Büyüküüstün (Ada) ve Murat Boz (Toprak).
Özenle yazılmış bu hikâyede, popüler iş yapmanın, cüretkâr sahnelerin, yıldızlı isimlerin, platforma iş yapmanın rahatlığı var. Konunun spiritüel bir tabanı olmasının yanı sıra, üzerine sos niyetine bindirilmiş geçmişi anlatan hikâyeler mevcut. Bu hikâyeler, bir sürü insanın bir tuşla hızlıca geçtiği sahnelerden ibaret zannımca. Dizinin mesajı oldukça kapsamlı olsa da insanı geriye iten birçok unsur var. Tuba Büyüküstün yine, yıllardır izlediğimiz Tuba, güzelliği ve cüretkâr sahnelerdeki rahatlığı bir tarafa içimize işlemeyen, izleyenin içine dolmayan o sıradan oyunculuk. Murat Boz, oyunculuk konusunda aynı yerde duruyor. Neden mi? Bir fark görmek için, başka rollerde izlemek lazım. Mesela o yakışıklı halleri, buğulu bakışları ve adonisli vücudu bir seri katilde ya da sokaklarda uyuşturucu satan karanlık bir adamda ya da bir devrimci olarak izlesek! Seda Bakan’ın dizide fazlası ile karikatürize edildiğini düşünüyorum. Konforu için kocasını terk edemeyen, günümüze uyarlanmış o sözde kadınca yorumları ile baktığımız, ama hikâyesini öğrenince bakış açınızın değiştiği bu enerjik kadın karakterin harcandığı fikrindeyim. Fırat Tanış (Zaman Bey) durgun bir deniz gibi. Yazılan karakteri ne yukarı çıkarmış ne aşağı çekmiş. Diğer karakterler için de bu geçerli. Ne nefis oyunculuk diyoruz ne de aman çok kötü diyoruz. Tam anlamı ile dümdüz. Fusul Demirel’i elbette unutmadım, kendisinin yeri benim için ayrı. Dizide Sevgi’nin annesi “Müko” karakterine hayat veriyor. Tam bir anne, koruyan, kollayan, önyargılı ve sahici.
Yönetmen eline gelen senaryoyu evirmiş çevirmiş, yapabildiği en iyi işi yapmış. Bu ışık, ses, sanat, kostüm kısımları için de böyle. Olabileceğinin en iyisi. Fazla bir şey yapmaya gerek yok. Çıkacak sonucu yönetmen de ekip de önden görmüş zaten. Çoğu izleyici de tatmin etmiş. Mesele geçmişle bağ kurmaksa çoğu insan kurdu, mesajı aldı üstüne güzel sevişmeli sahne de izledi, daha ne olsun tabii. Belirtmek isterim ki Tuba Büyüküstün ve Murat Boz kötü aşk yaşıyor, o aşk insanı çarpmıyor. Aşk izleyen insan çarpılmak ister, özdeşleşmek ister. Kimsenin bu çiftle özleştiğini sanmıyorum. Aşığı oynamak kimya işidir, aralarında bir kimya yok, olmamış. Oldurmaya çalışınca da irrite ediyor.
Zamanınız varsa bir göz atın ama, “Aile Dizimi”ni anlamak ve geçmişle bağ kurmak için daha iyi seçenekler var.
- Polisiye Sesler: Alper Canıgüz - 20 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Halis Dokgöz - 13 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Timur Soykan - 6 Mart 2024