I.
Metro çıkışında bir adam,
indirimli kartını uzatan öğrenciye
“Geçersiz!” dedi, sesi paslı bir bariyer.
Alnında yetki lekesi,
dökülmüş salyangoz gibi sürünüyor cümleler.
İnsan, dedim kendi kendime,
içinde pas tutar bazen —
kilitli turnikede sıkışmış bir gün.
II.
Artık üzülmüyorum, diyorum.
“İnsanlar yalan söyler”
Gregory House kafası içimde
bir köşede kalmış sehpa:
üstünde çay demli umut,
kenarından taşıyor iyi niyet lekesi.
Merhamet, yırtık pabuçla yürüyor sokakta —
ben kapattım kapıyı.
Ama hâlâ sızar içime o paslı gıcırtı.
III.
Gördüm birini: kendine iyiyi
yakıştıramamıştı,
vicdanına giydirdiği gömlek bile ütüsüzdü
Eloğlu gibi süzüldü kahkaham
Düştü içimde dönüştü
“İyi olmak paslı zincir,” dedim,
“taşıyan bilir ağırlığını.”
O, kendini bile layık görmemiş çabaya.
IV.
Şimdi üzüntünün başına oturdum.
Bağırmıyorum. Ağlamıyorum.
Sadece bekliyorum —
Tabure çekmiş yanına
Kalkacak gibi oturuyorum
sıcak bir köşede kalmış sehpada
çay dumanı tüten bir hatıra.
Editör: Melike Kara
- Üzüntünün Başına Oturmak - 1 Ağustos 2025
- Gitmeni İstemiyorum - 4 Temmuz 2025
- Yavaş Unutanlar İçin Bir El Kitabı - 1 Haziran 2025