Yazar: 18:00 İnceleme, Kitap İncelemesi, Roman

Unutma Dersleri Kitap İncelemesi

Nermin Yıldırım, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın Yayın Bölümü’nden mezun oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde muhabir, editör ve köşe yazarı olarak çalıştı. Unutma Dersleri 2015 yılında Doğan Kitap, 2020 yılında Hep Kitap tarafından basıldı.

Dünya yıkılırken kendi derdinden başka bir şey görmemek bencillikti, evet. Ama hayat böyleydi, yarıçapı kalbininkiyle eşitti. İnsan, gözü, içine bakmaktan kamaşınca dışını göremiyordu.”

Aşk acısı çeken kişi kendi küçük kıyametini yaşarken, ötekinin sırtına hafif bir ürperti bile gelmez. Ancak bu bir yerlerde bir kıyamet yaşandığı gerçeğini de değiştirmez. Unutma Dersleri, aşk acısı çeken Feribe’nin, kimseyi umursamadan dönen dünya üzerinde hayatta kalma çabasını konu alıyor.

Sanıyorum kitaplara konu olmamış bir olay yoktur. Şimdiye dek her şey anlatılmış, yazılmıştır. Dolayısıyla artık önemli olan ne anlattığımızdan ziyade nasıl anlattığımızdır. Nermin Yıldırım bu acıklı hikâyeyi mizahla sarıp sarmalamış ve ortaya okuması oldukça keyifli bir eser çıkmış. Kitabın bu kadar sevilmesini samimi bir gerçeklikle işlenmiş olmasına bağlıyorum. Hayatta trajik ve komik hep yan yanadır. İnsanların en çok cenazelerde gülesi gelir, ağlamakla gülmek kardeştir çünkü. Zıttı olmayan bir şeyin varlığı da müphemdir, birini anlamlandıran ötekinin varlığıdır.

Baş karakterimiz Feribe, rutin bir evlilik hayatı sürerken nasıl olduğunu anlamadan kendini yasak bir aşkın ortasında bulur. Körkütük âşık olmak ne demek diye sorsalar hep birlikte Feribe’yi işaret ederiz, öyle net bir karakter belirir zihnimizde. “Güzel ama yanlış bir ihtimal, tadını yitirmiş doğrudan evladır çoğu zaman. Bir yanlışı sırf güzel olduğu için sevebilir insan” diyerek özetler bize durumu yazar. Çoğu bilim insanının aşkı obsesif-kompülsif bozukluk olarak tanımladığını bilen Feribe, ancak yüksekten düşünce nedametle hatırlar bu tanıyı.

“Yakışıklı biri sayılmazdı, ama kırpıştırdıkça birbirine dolaşan upuzun kirpikleri pek göz alıcıydı. Kapkaraydı kirpikleri, karmakarışıktı. Ben, herhalde kendim pek sıradan ve düz birisi olduğumdan, karmaşık şeyleri daima sevmişimdir. Onu da sevdim.” Kitapta Feribe ismini gördüğümde merak edip anlamına bakmıştım. Aldanmış demekmiş. Doğduğunda, aldanacağı alnına yapıştırılmış birinin karmaşık ve kara kirpiklere aldanmasını yargılayabilir miyiz? İnsan olan aldanır. Zaten insan hep aldanır. “Direnç şurubu, unutma hapı, dirayet şerbeti gibi bir şey olsa da çabucak eski sükûnetime kavuşsam” derken Mazi İmha Merkezi ile karşılaşır Feribe. Kılçıksız saf mutluluk, şıp diye unutma vadeden kurumların aksine; unutmanın hatırlamakla başladığını  –deyim yerindeyse- düstur edinmiş bir yapı görür karşısında. Çünkü bir şey ne kadar görmezden gelinmeye, unutulmaya çalışılırsa, o şiddetle hatırlanır. İnsanların kendi başlarına çözemedikleri problemlerini fırsata çevirip, cüzdanlarını şişiren kişi ve kurumların sayıca hayli fazla olması, Feribe’nin uzun süre yaptığı şeyi sorgulamasına sebep olur. Sonuç olarak Mazi İmha Merkezi’nde (MİM) derslere başlar. Unutmanın, Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmindeki gibi yalnızca hafızayı silip atmakla mümkün olabileceğini düşünürken, bir süre sonra unutmak isteneni eskisi kadar önemsememenin de ondan kurtulmak olduğunu idrak eder, MİM aracılığıyla.

Kurgu, geçmiş ve bugün arasında kurulan akslarla örülmüş. Yazar bir söyleşisinde, bugün yaşananı anlayabilmek için düne bakmak gerektiğini söyleyerek bunu destekliyor.

Unutma Dersleri, her ne kadar yaşadığı aşkın hatırlarından kurtulmaya çalışan bir kadını konu edinse de aslında en az anlattığı şey aşk. Feribe’nin kabullenmek istemediği, kadına biçilmiş zavallı ve acınası âşık rolünü üstlenmek. O, başka türlünün mümkünü üzerine çalışıyor.

“İnsan kalbini kaptırsa bile, hiç değilse aklını korumalı.”

“Hakikat tekti, değişmezdi. Şans, kader, kısmet, bizim elimizde değildi. Ama yine de her şeye rağmen, karar verdiği duyguyu yaşamaya muktedirdi insan.”

“Ve aşk, geriye saçaklarına sığınabileceğimiz huzurlu hisler bırakmadıktan sonra, yaz yağmurundan bile geçici bir şeydi. Çıkılacak uzun bir yolculukta ona zinhar güvenilemezdi.”

Kitap boyu Feribe’nin aşkının yasını okuruz. Âşık olduğu adam ise çok az yer eder hafızamızda. Aşk, sadece âşık olanı ilgilendiren kişisel bir devrimdir çünkü. Sevinci de hüznü de öğretisi de insanın kendinedir. Karşıdaki kişinin bu işte hiçbir sorumluluğu yoktur. Fakat yüzleşilen hiçbir gerçek pembe bulutlardan devşirme, yönlendirme levhalarıyla çıkmaz insanın karşısına. Daha ziyade idrak için hızla bir duvara veya sert bir cisme çarpmak gerekir. Feribe’ye de böyle olur. Terk edildiğinde neye uğradığını anlayamaz, önce kabullenmek istemez, sonra biraz ağlar. Neden tüm bunların onun başına geldiğine dair isyan aşamasını geçtiğinde artık yavaş yavaş kabulleniş faslına ulaşır.

“Yaşadığı sürece canı yanacak adamın. İnsan olanın çünkü canı yanar. Bu böyledir. Kendimizi elimizden geldiğince korumakla mükellefiz, ama dünya ağrısını geçiremeyiz.”

Unutma Dersleri, bu haliyle bir kişisel gelişim kitabı gibi gelmesin size, aksine adı üstünde “kişisel” gelişilen bir hususa genelleme getiren kurum-kişi ve kitaplar ince bir mizah anlayışıyla eleştirilmiş. Hakikatte anlatılan, insan burada. Eğrisiyle doğrusuyla insan. Nermin Yıldırım da birçok yazar gibi anlatırken bir meselesi olması gerektiğini savunur yazan kişinin. E insandan alâ mesele mi var yaşadığımız yerde.

“Yadırgadığın her şeyi yaşayabilir, yargıladığın her şeye dönüşebilirdin.”

“İnsanlar nadiren sandığımız kişilere benziyordu.”

Kitabı okurken yer yer Feribe’ye, elinde uzun menzil terliği nişan almış anne misali kızacak, yer yer hak verecek, çokça güleceksiniz. Büyük kederlerin ardından güvenli mesafeye ulaşabileceğimize ve artık gülümseyerek anımsayabileceğimize dair umudumuzu yeşerten Nermin Yıldırım’a bin teşekkür. 

“Fal da bir yol elbet, ama geleceğini görmek isteyen herkes azıcık roman karıştırmalı. İnsanı bekleyen ihtimallerin işaretlendiği kutsal kitaplardır onlar.”

Visited 142 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version