Yazar: 19:13 Film İncelemesi, İnceleme, Sinema

Türk Sinema Tarihinin İlk Üçlemesi

Bu yazımızda ‘‘Mülkiyet Üçlemesi’’ veya  ‘‘Köy Üçlemesi’’ olarak bilinen sinemamızın ilk ve en önemli üçlemelerinden olan ‘Yılanların Öcü’, ‘Susuz Yaz’ ve ‘Kuyu’ filmlerini inceleyeceğiz. 

Öncelikle Türk Sinema Tarihi’nde ilk üçleme olmasıyla önemli bir yeri olan Metin Erksan’ın yazıp yönettiği Köy Üçlemesi genel hatlarıyla mülkiyet sorunları başta olmak üzere; aşk, tutku, şiddet, sahip olma duygusu, hırs, ihtiras gibi duyguları ele almıştır. Filmleri uyarlanan kitapların yazarlarının da anlatım tarzıyla paralel olarak toplumcu gerçekçi bakış açısıyla ele alan Metin Erksan; o dönemin köy gerçeklerini, yoksulluğu, yaşam mücadelesini, hükümeti, yönetimi, insanın dönüşümünü bu üç filmde yalın bir şekilde açıklayarak ve eleştirerek bizlere sunmuştur. Filmlerin gösterime girdiği 1960-1970’li yıllarda filmler birçok sansüre, engellemeyle karşı karşıya kalsa da bununla beraber birçok film festivalinden de eli boş dönmemiştir.

Dilerseniz şimdi de bu filmleri teker teker genel hatlarıyla ele alalım.

YILANLARIN ÖCÜ (1962)

Yönetmen: Metin Erksan 
Senaryo: Metin Erksan 
Eser: Fakir Baykurt
Oyuncular: Fikret Hakan (Kara Bayram), Nurhan Nur (Hatice), Aliye Rona (Irazca), Erol Taş (Haceli)…

Film mülkiyet sorunsalı üzerinde şekillenir. Kara Bayram ve ailesi köyde kendi tarlasını ekip biçen gariban bir ailedir. Kara Bayram’ın evinin önündeki arsa muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından aşağı mahallede nem ve rutubet içindeki evde yaşayan Haceli’ye satılır. Bunun üzerine Kara Bayram ve anası Irazca evlerinin önüne ev yaptırmamak için mücadeleye girişirler fakat Muhtarın da Haceli’nin yanında olmasından dolayı bütün çabalar nafiledir. Mülkiyet temelinde Haceli’nin karısının Kara Bayram’a olan aşkı, muhtarın köyde istediğini yapabilme yetkisinin olduğu algısı, insanların ezilenin yanında değil de çıkarlarının yanında olması anlatılır. Bu çatışmada iki taraf fazlasıyla zarar görür. Haceli nem ve rutubet içindeki evden kurtulma hayalini, parasını; Kara Bayram doğmamış çocuğunu kaybeder. Köye gelen kaymakamın Kara Bayram ve ailesinden taraf olmasıyla evin yapılması engellenir. Filmde ince detayların içi çokça anlam yüklüdür. Genel olarak baktığımızda Kara Bayram’ın evinin önüne ev yapmak isteyen Haceli, Muhtar ve onların yanındakiler yılan olarak düşünebilir fakat filmin son sahnelerindeki detaylardan insanın doğa için bir yılan olduğu söylenebilir. 

1966 Kartaca Film Şenliği’nde en iyi film seçilmiştir.

SUSUZ YAZ (1963)

Yönetmen: Metin Erksan
Senaryo: Metin Erksan
Eser: Necati Cumalı 
Oyuncular: Erol Taş (Osman Ağa), Hülya Koçyiğit (Bahar), Ulvi Doğan (Hasan)…

Film Yılanların Öcü’nde olduğu gibi yine mülkiyet sorunsalı üzerine kurulmuştur. Su mülkiyeti üzerinden bütün olaylar anlatılır. Film kitapta olduğu gibi Urla’nın Bademler köyünü anlatır. Köy halkı tütün yetiştirmektedir ve suyu ortaklaşa kullanmaktadırlar. Köyün su ihtiyacını karşılayan su kaynağı iki kardeş olan Osman ve Hasan’ın topraklarındadır. Yılın kurak gitmesiyle ve işlerin de artmasıyla büyük kardeş olan Osman suyu komşularıyla paylaşmak istemez Hasan her ne kadar bu durumu onaylamasa da büyüğü olduğu için Osman’a ses çıkaramaz ve sonrasında olaylar gelişir. Suyu kullanan köy halkı Osman’ın bu hareketini hiç hoş karşılamazlar, çaresizlik içindedirler ve çözüm yolu aramaya başlarlar ardından mahkemeye başvururlar. Mahkeme ilk olarak suyun ortaklaşa kullanılmasına karar verse de daha sonra mülkiyet meselesi de işin içine girince suyun kullanım hakkını Osman’a verir. Mahkemeden de umduğunu bulamayan köylüler Osman’ın yaptığı su kapağını gizlice ve değişik yollara başvurarak açamaya başlarlar. Bu böyle devam ederken Osman elinde tüfeğiyle ark başında beklemeye başlar ve yine köylülerin kapağı açmaya geldiği bir gün Osman köylülerden birini öldürür. Osman ve Hasan jandarmalar tarafından alınır. Osman topraklarımıza sahip çıkarım, Bahar’a bakarım, mahpusta da senin paranı eksik etmem sen gençsin benden daha az ceza alırsın diyerek Hasan’ı kandırır ve suçu Hasan üstlenir. Osman ve Bahar, Hasan’ın da mahpusa düşmesiyle evde ikisi yaşamaya başlar. Evvelden beri Osman Bahar’ı istemektedir, kardeşinin karısına göz koymuştur. Bahar Osman’a yüz vermemektedir ve Hasan’ı sevmektedir. Bunun üzerine Osman, Hasan öldü yalanıyla Bahar’ı da kandırarak karısı yapar, Hasan’a ihanet eder. Yıllar geçmiştir ve Hasan mahpustan çıkar önce Osman’ı öldürür daha sonra suyun kapağını açar ve film sona erer.

1964 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü almıştır. Bu ödül Türk Sinema Tarihi’nde uluslararası ilk ödüldür. 

KUYU (1968)

Yönetmen: Metin Erksan
Senaryo: Metin Erksan
Oyuncular: Nil Göncü (Fatma), Hayati Hamzaoğlu (Osman), Aliye Rona( Anne), Demir Karahan…

Diğer filmlerden farklı olarak bu sefer mülkiyet sorunsalı “kadın mülkiyeti” üzerinden anlatılmıştır. Burada tırnak içinde bahsettiğimiz kadın mülkiyeti o dönemin şartları, kültürü, toplumsal yapısından dolayı bu şekilde kullanılmıştır. Köy halkından Osman gönlü olmadığı halde Fatma’yı dağa kaçırır ve onunla zorla birlikte olur. Bütün bunlara rağmen Fatma Osman’a teslim olmaz ve onu kabul etmez. Osman jandarmalar tarafından yakalanır ve mahpusa düşer. Fatma’nın ailesi bu olayı kader olarak nitelendirirler ve Fatma’yı kendinden yaşça büyük biriyle evlendirmeye karar verirler. “Köy yerinde dağa kaldırılan kız hoş karşılanmaz” repliği burada dikkat çekmektedir. Osman mahpustan çıkmıştır ve Fatma’yı tekrar kaçırır ve bağlayarak tecavüz eder. Fakat Fatma Osman’a asla “He” demez, onu kabul etmez. Dağda yaşamaya başlarlar, Osman Fatma’yı bir iple kendine bağlayarak peşinden her yere sürükler. Fakat Fatma intikamını alır, su içmek için indiği kuyuda Osman’ı öldürür. Film genel olarak kadının toplumdaki yerini, çaresizliğini, üzerindeki baskıyı realist ve acı bir şekilde ele alır.

Latest posts by Süleyman Emre Kızak (see all)
Visited 53 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version