Yazar: 11:00 Kitap İncelemesi

“Sessizliğe” Övgü!

Hollandalı yazar ve filozof Eva Meijer’in yazdığı Sessizliğin Politikası, sessizliği, politik bir olgu olarak ele alan, yazarın deyimiyle, “sessizliğin siyasette oynadığı ve oynayabileceği rolü daha iyi anlamak” için yazılmış bir kitap.  

Eva Meijer, çağdaş sanattan müziğe, görsel sanatlardan edebiyata kadar sanatın birçok alanında eserler üreten bir yazar ve filozof. Kitapları yirmiden fazla dile çevrilen Meijer bugüne kadar dört albüm çıkarmış, Avrupa’da konserler vermiş. 2011 yılında yayımlanan ilk romanı Het schuwste dier; Academica Literatuurprijs, The Gouden Boekenuil ve Vrouw&Proza DebuutPrijs gibi Avrupa’daki önemli edebiyat ödüllerine aday gösterilmiş. Hollanda ve Belçika’nın prestijli edebiyat dergileri De Revisor, Tirade ve De Brakke Hond’da öyküleri ve şiirleriyle yer alan Meijer, ikinci romanı Dagpauwoog’u 2013 yılında yayımlamış. Eleştirmenlerin övgüyle bahsettikleri romandan sonra Meijer, 2016 yılında hayvanların “lügatine” değinen ve hayli popüler olan Dierentalen isimli felsefe kitabını çıkarmış. Aynı yıl içinde üçüncü romanı Het vogelhuis’i (Kuş Evi) yayımlamış yazar. Bu kitabı, ulusal bir televizyon kanalı tarafından ayın kitabı seçilmiş. Bizde de iyi bilinen roman ayrıca BNG Bank Literatuurprijs tarafından okurların seçimi olarak ödüllendirilmiş, Libris Literatuurprijs ve ECI Literatuurprijs gibi ödüllere de aday olmuş. Doktorasını 2017 yılında Amsterdam Üniversitesi Felsefe alanında tamamlayan Eva Meijer’in Sessizliğin Politikası adlı kitabı Kaplumbaa Kitap’tan Gül Özlen çevirisiyle artık Türkçede. Sessizliği, politik bir olgu olarak ele alan kitap, yazarın deyimiyle, “sessizliğin siyasette oynadığı ve oynayabileceği rolü daha iyi anlamak” için kaleme alınmış. 

Eva Meijer, Sessizliğin Politikası’nda dört farklı “sessizlik” biçimini, dört bölüm içerisinde ele alıyor. İlk bölümde sessizliği, “dışlanma” parantezi içinde işleyerek, yok edilen dillerle başlayıp dışsal ve içsel dışlanmayla devam eden, en meşhur sessizleşme biçimi olan susturma yoluyla sessizliğe pek çok kaynaktan aktarım yapıp bunları kendi yorumlarıyla birleştiren Meijer, burada “#MeToo”, “Black Lives Matter” gibi tüm dünyada büyük ses getiren örnekleri sessizlik babında inceleyerek ele aldığı konuyu genişletiyor. İkinci bölümde dilin kendi içindeki sessizliğe vurgu yapan yazar, burada “sessizliğin uğultusu” nitelemesiyle gevezeliğe karşı sessizliğin bir tavır olduğunu savunuyor. Bu bölümde popülizm içinde yer alan sessizliğe de değinen Meijer, bunun popülizmin tanımına uygun düşecek şekilde kullanılan bir yöntem olduğuna dikkat çekiyor. Sessizliğin bir direniş biçimi olarak nasıl kullanıldığının anlatıldığı üçüncü bölümde Meijer sessizliğin bir ifade biçimi olduğu konusu üzerinde özellikle duruyor. Bu biçimin bir gösterge olduğu örneklerle dile getirilirken, Sessizlik, bir güç ilişkisi içinde kendini savunma şansı çok az olanlar için kesinlikle bir direnme yolu olabilir, diyerek kitap boyunca savunduğu fikirlerin bir özetini sunuyor. Son olarak sessizliği bir değişim aracı olarak inceleyen Meijer, sessiz kalmanın, konuşarak yapılabileceklerle eşdeğer şeyler üretebileceğini ve herhangi bir “yeniliğin” de tam olarak bu şekilde ortaya çıkabileceğini savunuyor. 

Dil, yaşamın vazgeçilmez bir unsurudur ancak önemli olan onu nasıl kullandığımızdır. Ve sorun da burada doğmaktadır. Eva Meijer, Sessizliğin Politikası’nda, dilin bu işlevinin yerine sessizliği koyarak, bu aracın da dille özellikle politik anlamda aynı görevi görebileceğini savunuyor ve şu ifadeleriyle sessizliğin önemini vurguluyor: 

Sessizlik bazen görünmezliğe benzer ve bu nedenle anlaşılması zor olabilir. Daha iyi dinlemeyi öğrensek bile, henüz farkına varamadığımız siyasi sessizlikler her zaman olacaktır. Dolayısıyla bu çalışma zorunlu olarak tamamlanmamış durumdadır. Ama sessizliğin bilinmezliği bir umut daha barındırır: kelimelerin arasında, yanında, arkasında her zaman farklı bir gelecek yatmaktadır.

Editör: Melike Kara

Visited 71 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version