Yazar: 12:18 Kitap İncelemesi

“Kızlar”: Başka (!) Bir Dünya Mümkün!

Amerikalı yazar Emma Cline, kendisine Shirley Jackson Ödülleri’nde “En İyi Roman Ödülü” getiren Kızlar adlı kitabında, Charles Manson tarikatından yola çıkarak özgürlük ve başka bir dünya arayışının içinde kaybolan bir güruha içeriden bir bakış atıyor.

Emma Cline 1989 yılında California’da yer alan Sonoma County’de doğmuş. 16 yaşında kolejde sanat eğitimi almaya başlamış. Columbia Üniversitesi’nde sanat üzerine yüksek lisans yapmış. İlk öykülerini 2013 yılında kaleme almış. Marion adlı ilk öyküsü 2014 yılında The Paris Review’de yayımlanmış ve Plimpton Ödülü’ne layık görülmüş. Şimdiye kadar The Paris Review, The New Yorker, Tin House, Granta gibi dergilerinde öyküleri yayımlanan, Granta tarafından “en iyi genç Amerikalı yazarlar” listesinde kendine yer bulan Cline’ın, 2016 yılında yazdığı, üç ay çok satan listesinde kalan ve kendisine Shirley Jackson Ödülleri’nde “En İyi Roman Ödülü” getiren Kızlar adlı kitabı, İthaki Yayınları etiketi ve İrem Sağlamer çevirisiyle artık Türkçede. 60’ların sonlarında, kafası hayli karışık ve “dumanlı” Amerikan gençliğiyle birlikte ortaya çıkan Charles Manson kültünden ilhamla yazılan roman, Evie adlı genç bir kızın tesadüfen bu “komün”e dahil olmasını, adım adım kendini keşfedişini ve “Manson kültü”nün arkasında esasen neler olduğunu anlatırken eleştiri oklarını hem Amerika’nın orta sınıfına mensup gençliğine hem de “Manson kültü”nün kisvesi altında “alternatif” bir yaşam arayan gençliğine yöneltiyor.

Kitabın ana karakteri Evie; 14 yaşında, ayrı ayrı hayatlar yaşayan boşanmış annesi ve babasının arasında gidip gelen ergen bir kızdır. Günlerini en iyi arkadaşı Connie’yle birlikte ıvır zıvır şeylerle, Connie’nin abisinin ortalığa saçılmış porno dergilerindeki fotoğraflara aşinalıkla ve arada yaptığı küçük yaramazlıklarla geçirmektedir. Evie için hayli sıkıcı ve tekdüze geçen günler, Evie’nin bir gün parkta otururken Suzanne ve iki kız arkadaşını görmesiyle değişmeye başlar. Yaşça kendisinden çok büyük olmamalarına rağmen gayet havalı görünen bu cool kızlar etraflarına aldırmadan yollarına devam ederken Evie onları göz hapsine alır. Kızların çöpleri karıştırdıklarını gördüğündeyse Evie, bu iğrençliğin dayanılmaz çekiciliğine kapılır.

Bir şekilde onlarla tanışıp muhabbet kurar. Elbette ki Evie kızlar için çok küçüktür. 16 yaşında olduğunu söylese de karşısındakilerin tecrübesinin bunu yutmayacağından emindir. Kızlar Evie’yi bozmaz, Evie de bozuntuya vermez. İsimleri Suzanne, Donna ve Helen olan kızlar, Evie’ye kendilerini katılmasını teklif eder. Evie, dünden razı olarak kızların kullandığı siyah otobüse atlar. Üç beş muhabbetten sonra çiftlik evine varırlar.

Evie’nin karşılaştığı manzara enteresandır; zira düzensizlik içinde bir düzenin hâkim olduğu ortam pislikten, kafası iyi tiplerden, bir iş yapıyormuş gibi görünüp de hiçbir iş yapmayan genç insanlarla doludur. Bir şekilde herkes adı konulmamış kurallar dahilinde kafasına göre takılmaktadır. Suzanne, Donna ve Helen toparladıkları nevaleleri bir yerlere taşırken Evie’ye keyfine bakmasını söylerler. Bu arada Russel diye birinin muhabbeti dönmektedir. Adı her geçtiğinde ortamdaki herkesin içinin yağları erimekte, belirsiz bir mayhoşlukla milletin ağzı burnu yamulmaktadır. Evie, Russel’ın (çiftliktekilerin aktardığına göre) nasıl biri olduğunu tahayyül etmeye çalışır. Ancak buna çok da gerek kalmaz zira kısa süre sonra Russel’la tanışır. Russel, kendinden emin tavırları, yeni bir dünyanın lideri gibi davranmaktadır. Suzanne, onun her şeyi gibidir. Arada bir ortadan kaybolurlar. Cavlak gözlerle geri dönen Suzanne, çiftlikteki hiyerarşinin ismi olmayan önderlerinden biri olduğu için işleri düzenlemeye devam eder. Ve büyük gün gelir. Evie, Russel’la “baş başa” kalır.

O an ne yaşandıysa Evie için büyük, Russel için küçük bir şeydir. Zira Russel; komününü sevgi, paylaşmak, bedenin önemsizliği gibi temalar üzerine kurmuştur. “O an”dan itibaren Evie için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Çiftlikte de Russel birtakım planlar peşindedir. Müzisyen arkadaşı ve bir anlamda çiftliğin sponsoru Mitch aracılığıyla bir plak anlaşması yapmak üzeredir. Bu yüzden çiftlikteki herkes Mitch’e de saygıda kusur etmez. Günler geçer, uyuşturucuların ve alkolün dozu artar. Evie, bir mukayeseyi ancak çiftlikten birkaç günlüğüne ayrıldığında yapabilir. Bu sırada Russel, Mitch’le plak meselesi yüzünden anlaşmazlığa düşmüştür ve onun için Suzanne ve arkadaşlarından “büyük bir şey” yapmalarını ister. Kadroya Evie de dahildir ancak “büyükler” onu yolun yarısında indirirler ve Evie direkten dönmüş olur. Konuyu daha fazla detaylandırmadan toparlamaya girişelim.

Seri katiller, psikopat tarikat liderleri vb. tarihin her zamanında insanların ilgisini çekmiştir. Charles Manson da yaşadığı dönemde ve sonrasında binlerce kişiyi kendine hayran bırakmış, binlerce kişi ona tapmaya devam etmiştir. Emma Cline da sözü buradan alıp henüz ergenlik çağına yeni girmiş bir kızın biraz kendini keşfetmesinden, biraz da boşanmış ebeveynler arasında boşluğa düşüşünden yola çıkarak bu arayış sırasında denk geldiği duraklardan birinin iç yüzünü ortaya koyuyor. Direkt Manson tarikatı üzerinden olayları ilerletmese de kimin kim olduğunu kestirmek hiç de zor değil. Öte yandan romanı çekici kılan şey Cline’ın anlatım biçimi. Bazen geçmiş zaman kipiyle bazen şimdiki zaman kullanarak okuru da yanına katan Cline, böylece kitaptan uzaklaşmayı zorlaştırıyor. Son bölümlerine kadar ne olacağını da iyi gizleyen yazar, ağır ağır ördüğü kurguyla bizi Evie’nin iki haftalık macerasına başarıyla ortak ediyor.  

Editör: Burak Akbaş

Visited 13 times, 1 visit(s) today
Close
Exit mobile version